PKK terör örgütü önceki gün İstiklal Caddesi’ni kana buladı.

Arzu Özsoy ve kızı Yağmur Uçar,

Yusuf Meydan ve kızı Ecrin Meydan,

Adem Topkara ve eşi Mukaddes Topkara şehit oldular.

Ecrin Meydan 9, Yağmur Uçar 15 yaşındaydı.

Adem ve Mukaddes Topkara’nın 2 yaşındaki evlatları hem öksüz hem yetim kaldı.

Aralarında çocukların da bulunduğu 81 vatandaşımız ise yaralı olarak kurtuldular.

3 yaşındaki Almeda Sinan ise saldırıdan yaralı olarak kurtuldu.

Patlamanın etkisiyle savrulan Almeda’nın bebek arabası İstiklal Caddesi’nin ortasında kaldı.

Böyle bir terör saldırısı sonrası verilmesi gereken tepki bellidir.

Teröre boyun eğmeyeceğiz, teslim olmayacağız.

Avrupa’da olan terör saldırıları sonrası olan budur.  

Medya, siyaset, entelektüeller, tek ses olup meydan okurlar ve birlik beraberlik mesajı verirler.

Terör kurbanlarına olan saygıdan naaşlarının ve yaralıların resimleri paylaşılmaz.

Güvenlik kuvvetlerinin soruşturmasına zarar vermemek için olay yerinden resim ve görüntü paylaşılmaz.

Ya bizde ne oldu?

Olaydan hemen sonra sosyal medya şehitlerin naaşları da dahil olmak üzere olay yerinden görüntülerle doldu.

Onun da ötesinde olayla ilgili bir dezenformasyon ve ajitasyon yağmuru başladı.

Görüntülere yönelik yayın yasağı ve sosyal medyaya kısıtlama getirilince de ifade özgürlüğü yaygarası koparmaya başladılar.

Neymiş, vatandaşın sağlıklı bilgi alması engelleniyormuş.

Sağlıklı bilgi dedikleri ne idüğü belirsiz üç beş hesabın manipülasyonu, dezenformasyonu ve provokasyonuydu.

Halbuki tüm ulusal ve uluslararası haber kanalları erişilebilir haldeydi.

Devletin ilgili makamları resmî açıklamalarla toplumu bilgilendirdiler.

Zaten olayın üstünden henüz 12 saat geçmeden saldırganın yakalanmasıyla yayın yasağı ve sosyal medya kısıtlaması da kaldırıldı.

Bu sırada provokatörlerin bir kısmı insanların öfkesini mülteciler üzerine yönlendirmeye çalıştılar.

Neymiş, sınırlarımız delik deşik olmuş, mülteciler ve göçmenler yüzünden bu saldırılar oluyormuş.

Halbuki herkes biliyor ki bir ülkenin tüm sınırlarını kontrol altına alması ve terör saldırılarını yüzde yüz engellemesi mümkün değildir.

Terör saldırıları dünyanın her yerinde olabilir.

Saldırgan bazen kaçak yollardan ülkeye girer, bazen turist olarak gelir, bazen de ülke içindendir.

Başka bir kesim, teröristin hemen yakalanmış olmasını şüpheli bulduklarını yazdılar.

Bunlara göre terörist elini kolunu sallayarak evine geri dönmüş ve orada yakalanmıştı ve bu şüphe uyandırıyordu.

Ev dedikleri yer tabii ki de terör örgütünün güvenli eviydi. Oradan muhtemelen yurt dışına kaçırılacaktı.

Başka bir grup provokatör “bu filmi daha önce görmüştük” diyerek hükümeti ve devleti sorumlu tuttuklarını ima ettiler.

Bunlara göre terör saldırısı seçimlerle ilgiliymiş. Demek istedikleri, seçmen korkutularak Cumhur İttifakı’na yönlendirilmek istenmekteymiş.

Farkındaysanız, PKK ismini dahi zikretmiyorlar.

Zira ittifak kurdukları PKK’nın böyle bir saldırı yapmasını akla mantığa aykırı buluyorlarmış.

“Biz bu filmi 2015 yılında görmüştük” diyenler hayasızca yalan söylüyorlar; çünkü doğrular işlerine gelmiyor.

Zira PKK 2015 yılında değil, 1979 yılında kuruldu. 1984ten beri kadın, çocuk, genç, sivil, asker, binlerce insanımızı şehit etti, etmeye de devam ediyor.

PKK terör örgütü intihar saldırıları ve orman kundaklama da dahil olmak üzere hedefine ulaşmak için her yolu meşru görür.

PKK’nın tarihi sivilleri hedef aldığı terör saldırıları ile doludur.

Bunlara sormak lazım:

PKK terörden vazgeçti de bizim haberimiz mi yok?

Her hafta şehit verdiğimiz kuzey Irak’ta TSK kime karşı savaşıyor?

Anladık; bu devlete, bu millete, bu ülkeye sadakatiniz yok.

İnsanlıktan da mı çıktınız?

Gözünüzü bu kadar mı nefret bürüdü?