Türkiye yerel seçimlere gidiyor. Son dönemdeki seçimlerde malum ırkçı parti tarafından organize edilen ırkçı provokasyonların bu seçimde de oldukça organize bir şekilde devreye sokulduğunu görüyoruz.

Malum ırkçı partinin ve liderinin söylemlerinin ya da argümanlarının orijinal bir tarafı yok. Fransa’da Marin Le Pen, Hollanda’da Geert Wilders ne söylüyorsa aynı ırkçı söylemleri kopyalayıp Türkiye’ye taşımış durumdalar.

İşin garibi, Türkleri hedef alan ırkçı söylemlerle Avrupa’da karşılaştığında rahatsız olanlar, aynı ırkçı söylemleri kopyalayıp bugün Türkiye’deki yabancılara karşı kullanıyorlar.

Son yaşanan provokasyon sırasında Karabük Üniversitesi’nde okuyan yabancı öğrenciler üzerinden malum ırkçı partinin; sosyal medya trolleri eliyle ipe sapa gelmez, tartışmaya değmez iddialar ve argümanlar üzerinden bir kaşık suda fırtınalar kopardığını görüyoruz.

Genç seçmeni manipüle etmeye yönelik bu ırkçı provokasyonun yerel seçimleri etkilemek ve malum ırkçı partinin oylarını konsolide etmek amacını taşıdığı çok belli.

Ama bütün ırkçı provokasyonların daha geniş bir strateji çerçevesinde Türkiye’nin turizmine dış ticaretine ve genişleyen dış politika vizyonuna darbe vurmayı amaçladığını görmeliyiz.

Irkçı söylemleri kullananlar; ilk başlarda kendilerinin ırkçı olmadıklarını, sadece düzensiz göçlere karşı olduklarını ve mültecilerin evlerine dönmelerini istediklerini ve bunun haklı bir talep olduğunu dile getiriyorlardı.

Ama geçtiğimiz yıl Arap turistlere yönelik yapılan çirkin saldırılar ve son günlerde Karabük Üniversitesi’nde okuyan yabancı öğrencilere yönelik ırkçı nefret söylemleri ırkçı partinin bütün bu iddialarının altını boşaltıyor.

Irkçı parti ve onun sosyal medya trolleri ne hikmetse Doğu’dan, Afrika’dan ve İslam dünyasından gelen, statüsü ne olursa olsun her yabancıya karşı.

Onları kendileri gibi saygıya layık insanlar olarak görmüyorlar. Irkçı partiye göre Doğulular ve Afrikalılar zekâ seviyesi düşük, hastalık taşıyıcısı, doğuştan suça yatkın ikinci sınıf insanlar. İşte size pespaye ırkçılığın tanımı.

Bütün bu ırkçı söylemler Türk turizmine zarar veriyor ve bu zararın gün geçtikçe maalesef arttığına şahit oluyoruz.

Onun da ötesinde Türkiye; Amerika, İngiltere ve Çin gibi diğer büyük devletlerin yaptığı gibi yabancı öğrenciler üzerinden yumuşak gücünü artırmak ve dünyanın farklı bölgeleriyle kültürel, iktisadi ve insani ilişkileri geliştirmek istiyor.

Türkiye’nin son 20 yılda artan diplomatik temsilcilik sayısına baktığımızda Türk dış politikası vizyonunun ne kadar genişlediğini ve o eski içine kapalı Türkiye’nin artık kabuğunu kırarak dışarı açıldığını görüyoruz.

İşte bütün bu ırkçı provokasyonun temel amacı Türkiye’yi kendi içine hapsetmek.

Irkçı provokasyonlar artık bir millî güvenlik sorunu hâline dönüşmeye başladı ve eğer ciddi tedbirler alınmazsa ileride çok ciddi sorunlara yol açacağını öngörmek zor değil.