Son zamanlarda aklın, mantığın ve onun ürettiği her şeyin hatta ilahi hakikatlerin bile adeta liflerine ayrılırcasına işkence gördüğü çok dramatik ve hezeyan olmanın ötesine de geçemeyen konuşmalar, yorumlar dinliyoruz… 

Dolayısıyla mukayese kabiliyetini yitirmemiş, insafını ve izanının koruyan akıl ve vicdanlar da ciddi anlamda bu liflerine ayıran işkenceden payına düşeni fazlasıyla alıyor…

Daha önce “Hocalığa soyunmuş cehalet” başlıklı yazımda da kısmen değindiğim, hakikati yerinden etmeye dönük bu kör ideolojik işkence, öyle anlaşılıyor ki seçimlere kadar vites yükselterek, işkence metotlarını geliştirerek ilerlemeye devam edecek…

Fakat acı olan şey şu ki bu işkencenin seçimlerle birlikte biteceğine dair ciddi bir umut da ufukta görünmüyor…

Bu sürecin en büyük işkencecileri ise fotoğrafın tamamını gördüğü halde sadece işine gelen kısımlarını tasvir etmeleridir…

Yani bildikleri halde hakikati gizleme çabalarıdır…

Hayatın olağan akışına muhalif, tabiat kanunlarını bile inkâr düzeyindeki acınası çabaların ne uğruna yapıldığını bilemeyecek durumda değiliz elbette…

O çok sevdiğim hakikatli sözü bu vesileyle bir defa daha hatırlatayım o zaman: “Hükümdara bile hükmeden çıkarlar…”

İşte bütün bahsettiğim o liflerine ayıran işkencenin en gerçek sebebi…

Bu cahil ya da cahil numarası yapan ama “nasılsa anlamazlar” diyerek ahkam kesen o işkencecilere sormak isterim: Aldığınız eğitimler ve onları akredite eden diploma ve unvanların bütün amacı, daha konforlu bir alandan hakikatte savaş açmak mıydı?

Zira aynı yollardan geçerek kendimce ve yetebildiğim kadarıyla bir ilmî örf ya da usul eğitimi aldım; fakat hakikate uyguladığınız hiçbir işkence metodunu onaylayana rastlamadım…

Madem öğretilene talip değildiniz ve kendi bildiğinizi okuyacak, ideolojik kıskacınızdan çıkamayacaktınız, o vakit neden o eğitimin itibarına, örfüne halel getiriyorsunuz?

Bu teşebbüsün en temel açıklamalarından biri şu olabilir: Hakikati liflerine ayırırken dikkat çekmemenin en iyi yolu, bir diplomalı olmaktan hatta akademik bir unvana sahip olmaktan geçiyor…

Öyle ya sosyal medya trolleri bile bu temel hileyi fark edip, sahaya sürmek istedikleri bir ifsadı bilmem hangi çok değerli ilim insanının sözü gibi sunarken, formasyonu daha yüksek bir diplomalının bunu dışarıda tutması mümkün olabilir mi?

Bütün insanlığın tereddütsüz, amasız fakatsız lanetlemesi gereken terör saldırısı bile, liflerine ayrılarak ve neredeyse terörist değil de onunla canı pahasına mücadele edenler suçlanıyor, hakikatlerine işkence yapılıyorsa işkence altında olmayan hiçbir hakikat kalmamış demektir…

İşte bu “kör siyasetin” savurduğu her söz, tıpkı kör bir celladın savurduğu kılıç gibi hedef ayırmayacaktır…

Derdi hakikat olanların, bir an evvel kendi hakikatlerini bu kör siyasetin söz menzilinden çıkarması en korunaklı yöntem olacaktır…