Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, çarşamba günü Arapça Twitter hesabında yaptığı paylaşımda, İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in polis himayesinde Mescid-i Aksa’ya düzenlediği provokatif baskını kınadı.

Ardından da yine Arapça olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek mealen şöyle dedi:

“Erdoğan! Kutsal mekânı kirleten bu davranış karşısında niçin sessiz kalıyorsun? Tekrarlayıp durduğun ‘one minute’ günleri nereye gitti? Bize açıkla ki sebebini bilelim.”

Davutoğlu’nun Türkçe yerine bozuk bir Arapça ile Erdoğan’a çağrıda bulunmasının mantığını doğrusu tam olarak anlayabilmiş değilim.

Belki de “stratejik derinlik” sahibi olmadığım içindir.

Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birine sadece birkaç ay kaldı.

Davutoğlu da ne pahasına olursa olsun Erdoğan’ı devirmek isteyen muhalif cephenin bir parçası.

Arapça paylaşımı için “Mescid-i Aksa baskınına tepki göstermeyen Erdoğan’a oy vermeyin” mesajı desek olmaz.

Çünkü sandığa gidip oy kullanacak seçmenler Arap ülkeleri halkları değil, Türkçe bilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa konularına duyarlı Araplara, “Erdoğan ülkenin başında olduğu sürece Türkiye’ye gelmeyin, yatırım yapmayın ve Türk malları satın almayın” diyor olabilir mi?

Bilemiyorum.

Ancak kesin olarak bildiğim bir şey var ki o da Davutoğlu’nun Arap sokağında “tam bir hayal kırıklığı” olduğu ve Cumhurbaşkanı’na yönelik eleştirilerinin değeri olmadığıdır.

Gelecek Partisi Genel Başkanı AK Parti’den ayrılıp Erdoğan’a cephe aldığında en azından ne olup bittiğini çözemeyen kafası karışık bir kesim kendisine haksızlık yapıldığını düşünüyordu.

Fakat ne zaman Altılı Masa’da CHP ve İyi Parti’yle saf tutup hükûmeti acımasızca eleştirmeye başladı, işte o andan itibaren söz konusu kesim de derin bir sukût-ı hayâl oluşmaya başladı.

Birçok kimse duydukları karşısında kulaklarına inanamıyordu.

Gelecek Partisi Genel Başkanı, Erdoğan’ın Mescid-i Aksa konusunda pasif kaldığını iddia ederken ya da Suriye politikasını eleştirirken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile kol kola olmasa belki bir ölçüde inandırıcı olabilirdi.

Fakat Kılıçdaroğlu ve Akşener’le saf tutup Filistin davasına, Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya yeterince sahip çıkmıyor ya da Suriye rejimiyle normalleşme yönünde adımlar atıyor diye Erdoğan’ı eleştirmek - en hafif tabirle ifade etmek gerekirse - komik oluyor.

Davutoğlu’nun Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa baskınını kınarken konuyu Erdoğan’a bağlamaya çalışması bir başka garabet.

Gelecek Partisi Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Arap halkları gözündeki imajını bozmak isterken kendi imajının daha da kötüleşmesine yol açtığının galiba farkında değil.

Çünkü Arapların birçoğu Türkiye’deki ve bölgedeki koşulların farkında ve gelişmeleri yakından takip ediyor.

Altılı Masa’ya kimlerin bel bağladığından ve hatta masadaki adaylık kavgasından haberleri var.

Masadaki liderlerin kukla gibi oynatacakları bir aday aradıklarını, “Cumhurbaşkanı altı liderin onayı olmadan karar alamayacak, atama yapamayacak” şeklinde formüle edilen bir sistemin Türkiye’yi felakete sürükleyeceğini bile biliyorlar.