İslamofobi ile kurumsal düzlemde mücadelenin yanı sıra söylemsel düzeyde mücadele etmek de oldukça önemlidir. İslamofobik söylemi yayan ve açıkça Müslümanlara yönelik nefreti tetikleyen siyasetçilere ve medya organlarına karşı tedbirler alınmalı ve karşı söylemler dolaşıma sokulmalıdır.

Elbette yapısal ırkçılık biçimindeki İslamofobi’nin özellikle Batı toplumlarını ve kurumlarını şekillendirdiği ve tüm siyasi alanda baskın olduğu ortadadır. Bundan dolayı istihdam, eğitim ve adalet sistemi gibi toplumun tüm alanlarını kapsayan geniş bir tedbirler zinciri ve önlemler olmaksızın İslamofobi’ye karşı etkili bir eylem ortaya konulması oldukça zordur.

Örneğin İslamofobik saldırıların yolunu açan beyaz üstünlükçü anlatının önemli bir örneği olan “Büyük Yer Değiştirme” komplo teorisine (The Great Replacement) meydan okumak söylemsel zeminde mücadele açısından oldukça önemlidir. “Müslüman göçmenlerin sayısının kasıtlı bir şekilde hızla çoğaldığı ve bir süre sonra Batı toplumlarının kendi topraklarında azınlık durumuna düşeceği” iddiasına dayanan bu anlatı, Batı toplumlarındaki ırkçıların en yaygın komplo teorisini oluşturmakta ve İslamofobi’yi besleyen anlatıların başında gelmektedir.

Son zamanlarda İslamofobi konusunda yayımlanan raporlar ve yapılan çalışmalar bu tür anlatıların ve komplo teorilerinin Batı toplumlarında ve maalesef sessiz istila filmi örneğinde görüldüğü gibi ülkemizde de her geçen gün daha fazla popüler hale gelmeye başladığını göstermektedir.

Özellikle beyaz üstünlükçülerin Müslümanlar, Yahudiler ve Romanlar gibi azınlıklara ve mültecilere karşı olumlu olan ve çeşitliliği destekleyen politikaları temsil eden politikacılara karşı sürdürdüğü şiddet eylemlerinin artması göz önüne alındığında, genel olarak güvenlik kurumlarının ve özellikle de gizli servislerin çalışmalarını toplumsal tehditlere odaklanmaları açısından yeniden değerlendirmeleri gerekmektedir.

Bu anlatıları ve söylemleri Batı’daki aşırı sağcı grupların dolaşıma soktuğu bilinmektedir. Bu kapsamda bu gruplarının ürettiği söylem ve anlatılarla mücadele de öncelikli hale getirilmelidir. Bu kapsamda “kapsayıcı ulusların inşa edilmesi”, “ayrımcı anlatılara karşı çıkılması”, “kapsayıcı söylemlerin inşa edilmesi”, “devletlerin ve milletlerin biyolojik temelli ırksal tanımlamaların dışına çıkarılması”, “insanlığın vurgulanarak Müslümanların normalleştirilmesinin sağlanması”, “Müslümanlara kamuoyunda alan açılması”, “çarpık temsillerle mücadele edilmesi” gibi çeşitli stratejilerin ana akım aktörler tarafından benimsenmesi ve hayata geçirilmesi gerekmektedir.