İmam-ı A'zam Ebu Hanife’nin talebesi İmam-ı Yusuf, hocası gibi önemli bir âlim ve din adamı.  Bir gün bir adam gelip ona bir soru sormuş, o da cevap verememiş, "Bilmiyorum” demiş.

Soruyu soran kişi kızmış, "Hem bu kadar maaş alıyorsun hem de bir sorunun cevabını bilmiyorsun" diye çıkışmış. O da şu güzel, zarif cevabı vermiş.

"Ben bildiklerimin karşılığını alıyorum, eğer bilmediklerimin karşılığını almaya kalkarsam hazinede para kalmaz" demiş.

Bence büyük bir salgın var dünyada. Öyle ilaçla falan da geçecek bir şey değil bu. Yaşadığımız zamanın illetlerinden biri; başkası gibi görünmek. Etrafımız böyleleriyle dolu. Olmadıkları gibi görünmek için çırpınıyor insanlar. Kendilerinden başkası gibi hareket etmeye ve kendilerini öyle gibi resmetmeye bayılıyorlar.

Her şey olduklarını, her şeyi yaptıklarını, herkesi gördüklerini ve hepsini bildiklerini falan sanıyorlar. “Bilmiyorum” demenin ne denli kıymetli olduğunun farkında değil kimse. 

Oysa eskilerin söylediği ne güzel bir cümle var; “bildim demek bilmemektir.”

Herkes her şeyi en iyi bildiğini sanıyor. Şunu da “ben bilmem” diyerek kenara çekilen yok. “Siz bu işi yapıyorsunuz yıllardır, en iyisini siz bilirsiniz” falan demekten ar ediyor insanlar. Bir şey değilken her şey olduklarını zannetmek bir hastalık kesinlikle. Çok fazlalar ve çok hastalar…

“Çok garip şeyler oluyor” dedim ya. Öyle değil mi gerçekten de? Akıl almayı sevmeyen ama akıl vermek için çırpınan insanlarla dolu etrafımız; nasihat dinlemeyen ama nasihat etmeyi şeref sayanlarla dolu. İşin kötü tarafı buna bir de rağbet var. Pazar bunlarla dolu. Çulunu getiren tezgâh açmış ve işte garip bir şey daha; müşterileri de var.

Biraz silkelenmek lazım bence. Evvela kendimizden başlayıp sonra şöyle bir etrafa göz gezdirmek gerek. Her söylenene, her konuşulana, her yayılan bilgiye ve her yapılana hemen inanmamak gerek. Zira etraf hiçbir şey bilmeyen ama her şeyi bildiğini söyleyen ve böyle olunca da devamlı surette ahkâm kesenlerle dolu.

Bunların çoğu da bunu öyle ahmaklıklarından falan yapmıyor. Suyu bulandırmak için, ortalığı karıştırmak için düşüyorlar meydana.

Eskiler “bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp” diyorlar. O gün için doğru söz ama bugün için fazla belki de. Şimdiler de “bilmemek ayıp değil, öğrenmemek de ayıp değil ama biliyormuş gibi yapmak ayıp.”