Yıllardır yalanlarına müşteri aradılar.

Batıda lobi faaliyetleri sürdürerek, inanmaya gönüllü Türk ve İslam düşmanlarına kurgu söylemlerini anlatıp durdular.

Ermeni diasporası, Türklerin Ermenileri katlettiği, işkenceyle sürdüğü yalanını dillerine sakız etti.

Her sene 24 Nisan’da bu konuyu önümüze getirirler. İftiralardan bıktık fakat uluslararası arenada mücadele; elzem.

Türkiye’nin çıkışı önemliydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konunun siyaset dışı olduğunu söyledi ve “iki ülke de arşivlerini açsın, konuyu akademisyenler tartışsın” dedi. Bu özgüvenli duruş Ermenistan’ı şoke etti ve suspus oldu. Çünkü yapacak hiçbir şeyleri yok. Konu akademide tartışılmaya başladığı an, bütün kurguları çökecek.

TARİH TEKERRÜR ETTİ

Gelelim bugüne.

Ermenistan’ın Azerbaycan ile olan çatışmasında gördük ki hiçbir kutsalı, değeri olmayan bir ülke var karşımızda.

Ermeniler, 1992’de Karabağ’ı işgal ettiklerinde Azerbaycan Türklerini yalın ayak sürmüşlerdi. Hem de işkence ve tecavüzle… Yakarak-yıkarak insanlık suçu işlediler.

Kendi sözde edebi metinlerinde bu büyük insanlık suçları, bir övünç kaynağı olarak övülerek anlatılır.

Türkler bölgede çok acı çekti. Azerbaycan için büyük travmaydı bu.

Süreçte on binlerce Türk katledildi.

Yüz binlercesi topraklarından sürüldü.

Üç yüz dini ve tarihi bina tahrip edildi.

Dört binden fazla okul, hastane ve kültür merkezi yıkıldı.

Camiler domuz ahırına çevrildi.

2020’ye geldiğimizde de gördük ki Ermenistan yine aynı şahsiyetsiz politikayı izliyor.

İşgalci Ermenistan, işgal ettiği topraklardan çekilmediği gibi daha fazlasını almak için Tovuz’u vurdu.

Sonrasında sahada kaybettiğinde defalarca sivilleri bombaladı.

İmzalanan insani ateşkeslerin mürekkebi kurumadan ihlal ederek yine şaşırtmadı.

Ermenistan işgal etti, daha fazla toprak istedi, yine vurdu, sonrasındaysa okkalı bir tokat yedi.

Bir de baktık ki; hem işgalci hem mağdur rolünde Avrupa medyasında ağlıyor. Paşinyan vermiş olduğu röportajlarda, Azerbaycan’ın sivilleri bombaladığı yönünde iftiralarda bulundu. Farkındaysanız strateji hep aynı. Anadolu’dan çıkarken de aynı şeyi yaptılar. Hem Türkleri kestiler hem de soykırıma uğradıklarını söylediler.

1915 olayları üzerinden Ermenilerin tezviratları ne ise bir benzerini de Azerbaycan için denediler. Ve yine kanıt ortaya koyamadılar.

Ermenistan-Azerbaycan çatışması; iki milletin savaş ahlakını ortaya koymuştur.

Kim sivilleri koruyor? Kim vuruyor? Kim işgalci, kim vatan savunmasında? Kim savaş hukukunu koruyor, kim insanlıktan çıkıyor? Kim sözünün eri, kim hilebaz? Hepsini gördük. Sanki tarih yeniden cereyan etti.

***

Batı dediğimiz egemen güç, doğuda Ermenistan’ı, batıdaysa Yunanistan’ı şımarık çocuk misali pışpışlamakta. Türkiye’yi bu iki ülkenin saçma girişimleriyle oyalamak ve Türkiye’nin potansiyelinin açığa çıkmasını engellemek ana hedef.

Olacak olanın önüne geçemeyecekler!

Peki, Ermenistan’ın işlediği insanlık suçlarının bir bedeli olmayacak mı? Hesabı sorulmayacak mı? Elbette sorulacak.

Ermenistan gelinen süreçte, işlediği savaş suçlarından dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.

Nitekim ilk mesajı İlham Aliyev verdi.

AZERBAYCAN’A ‘ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK’ DAYATILDI

Savaşta psikolojik harp tekniklerinin önemi yadsınamaz.

Bunu pek çok Azerbaycan Türk’ünden dinledim.

Ermenistan Karabağ işgali sonrası psikolojik üstünlük kurmaya çalıştı. Sözde başarısının kalıcı olacağını savundu ve Azerbaycanlılara “yenilgi kalıcı, Azerbaycan sahada başarılı olamaz” gibi bir algıyı sattı.

Bu algının Azerbaycan halkında bir nebze etkisinin olduğunu gözlemledim.

Çünkü Karabağ’ın işgali ve Hocalı Katliamı bir travma oluşturmuştu.

Bunu aşmak kolay olmadı. Azerbaycan’ın şanlı vatan savunması, olumsuz tüm algıları yıktı. Azerbaycan halkı kodlarında var olan savaşçı ruhu yeniden kazandı. Özgüvenleri tam ve “artık başarabiliyoruz” diyorlar. Kolektif hafızanın canlanması kadar güzel bir şey olamaz! Bu baha biçilmez bir gelişmedir.

Unutmayın zamanında bize de benzer duyguları dayattılar!

Hatırlayın; “Türkler çabuk unutur, bizden bir şey olmaz, sahada kazansak bile masada kaybederiz” gibi söylemleri dillere pelesenk ettiler.

Fakat artık farklı bir sürece girilmiştir. Türk milletinin özgüveni her alanda perçinleniyor.

İşte özgüveni besleyecek bir haber;

“Türk SİHA’ları sihirli mermi gibi. Bayraktar TB-2’ler Azerbaycan’ın en etkili silahı oldu.” (Forbes Dergisi)

Azerbaycan zaferiyle birlikte 30 yıllık statüko lehte bozuldu.

Türkler uzunca bir zamandan sonra Karabağ üzerinden yeniden birlik olmuş, Ermenistan, Fransa ve işbirlikçilerine karşı zafer kazanmışlardır.

Osmanlı sonrası ilk somut kazanım bu!