Yanlışı ifade etmeden önce temel hususları belirtelim.

Yeniden Refah Partisi, hür ve müstakil bir partidir.

Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’ndan bağımsız hareket etmek istemesi de doğaldır, bu açıdan kınanamaz.

Parti, görünen o ki teraziye çıkmak ve kamuoyundaki teveccühün seviyesini görmek istedi.

Yeniden Refah Partisi, Saadet Partisi’nden ayrılarak Millî Görüş ilkelerine bağlı kalma vaadiyle yeni bir parti kurdu. Saadet Partisi’ni eksen dışına çıkmakla suçladı ve CHP’ye payanda olmakla itham etti.

SEKÜLER MEDYANIN ABARTILI DESTEĞİ

Peki gelinen aşamada Yeniden Refah nasıl bir rota izliyor?

İki yeni gelişme üzerinden değerlendirmemizi temellendirelim.

Bir gazeteci olarak sol-seküler mecraların YRP’ye olan ilgisi, ölçüsüz teveccühü ve alkışının çok düşündürücü olduğunu ifade ediyorum.

Şu unutulmamalı! Fikrî bir yolculuk veya siyasi bir mücadelede size gelen okların adresi kadar sizi kimlerin alkışladığı da önemlidir. Doğru istikamette olup olmadığınızın sağlamasını bu şekilde yapabilirsiniz.

Son dönem medya taramalarımda gördüğüm manzara şu; Yeniden Refah’ın yaşam tarzı ve hayat görüşü ile alakası olmayan dine mesafeli ve laik kesim, neden ana sayfalarında sürekli YRP ile ilgili haber veya dolaylı reklama yer veriyor?

Aynı şeyi genel seçimde Saadet’e de yapmışlardı.

Cevap şu; işlerine öyle geliyor da ondan.

28 Şubat’ta “namaz kılan öğrenci haberi” yaparak dindar yaşam tarzına saldıran Uğur Dündar’a “Necmettin Erbakan Ödülü” veren Saadetçilere benzemelerine ramak kaldı. Kimlerin? Yeniden Refahlıların.

Hangi saiklerle Saadet’i terk etmişlerse benzer pratiği hayata geçirmeye başladılar.

PARTİ İÇİ TARTIŞMALAR

Bakınız, ikinci hususu açıyorum şimdi.

Olay şu: Yeniden Refah, MKYK üyesi Abdurrahman Akyüz'ü Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk etti.

Peki neden?

Akyüz’ün Anadolu Ajansı’na verdiği ifadelerin parti disiplinine uygun bulunmaması sebebiyle.

Peki, Abdurrahman Akyüz ne söyledi? İfadeleri şöyle: “Millî Görüş belediyeciliğinin ve Millî Görüş’ün mimarı Necmettin Erbakan’dır. Şu anda Millî Görüş belediyeciliğinin en büyük aktörü ise Cumhur İttifakı'nın başındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bundan dolayı bir siyasetçi olarak İstanbul'da Cumhur İttifakı adayının kazanmasından yanayım ve onun desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii Yeniden Refah Partimiz olarak, böyle bir karar alınmadı. Biz ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun, hiçbir karşılık beklemeden İstanbul'da bu desteği verelim düşüncesindeyim. Yani bundan biz bir şey kaybetmeyiz. Aksine iyi bir hizmete vesile olmuş oluruz. Öte tarafta tabii söylemek gerekir; bir CHP belediyeciliği var. Son beş yılda İstanbul'da herhangi bir hizmet göremedik. Millî Görüş belediyeciliği artık İstanbul'da unutuldu. Bunun yeniden canlanması açısından kazanacak aday olarak Murat Kurum'un kazanmasının hayırlı olacağını, şartsız olarak bizim de destek vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Partimiz tarafından da böyle bir karar alınması durumunda bunun yararlı olacağını düşünüyorum." Abdurrahman Akyüz’ün çok ferasetli bir görüş ortaya koyduğunu değerlendiriyorum.

1990’lar döneminden biliyorum; Millî Görüş siyasetinde eleştirel düşünce veya ‘emri bi-l maruf ve nehy-i anil münker’ anlayışı çok aktif işletildiğinden parti içinde her görüş objektif bir şekilde dile getirilebilir.

Akyüz’ün görüşünü medyaya beyan etmesi, parti disiplinine aykırı gibi görülse de konunun ehemmiyeti ve aciliyeti nedeniyle böyle bir yöntem tercih edilmiştir diye düşünüyorum.

Yeniden Refah Partisi içindeki bu tartışma, partinin geleceği açısından çok kritik öneme haizdir.

Yeniden Refah, muhafazakâr kesimde Erdoğan sonrası teveccüh edilebilecek bir alternatif parti olarak görülüyordu.

Yeniden Refah, ilkeli duruşta sabır ve istikrarla yürümeli idi.

Bugün Necmettin Erbakan ismine herkes hürmet gösteriyorsa bu, merhum liderin koca bir ömrünü ilke temelli inşa etmesinden kaynaklanmıştır.

Siyaset 100 metre koşusu değildir, bir maraton koşusudur. Sabırsızlık, siyasetçi için en büyük illettir.

Yerel seçimlerin merkezi İstanbul’dur.

İstanbul’u ya Kurum alacak ya da İmamoğlu alacaktır. Lâmı cimi yok!

Dolayısıyla Yeniden Refah, “Kime kazandıracak, kime kaybettirecek?” sorusunun cevabı muhafazakâr kesimde 50 sene konuşulur. Burası önemli!

Yeniden Refah, Anadolu’da il bazında dilediği kadar şehri alsın, alkışlanır ve fakat İstanbul’u kaybettirecek pozisyona düşerse muhafazakâr kesim bunu asla unutmayacaktır.