İsrail’de bir mahkeme geçenlerde Yahudi yerleşimcilerin “Tapınak Tepesi” olarak adlandırdıkları Mescid-i Aksa’da “sessizce yaptıkları ayinlerin” suç sayılamayacağına hükmetti.

Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’da ayin yapmaları ilk kez bir mahkeme tarafından onaylandı.

Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 1994'te imzalanan barış anlaşmasına göre Ürdün Vakıflar Bakanlığı’na bağlı Kudüs İslami Vakıflar Dairesi’nin himayesinde bulunuyor.

Anlaşmaya göre İsrail’in Mescid-i Aksa üzerinde tasarruf hakkı yok.

Fakat anlaşmayı sürekli ihlal eden İsrail, keyfi bir şekilde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenliyor, cemaati dışarı çıkarıyor, kapılarını kapatıyor ve Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya girerek avlusunda dolaşmalarına izin veriyor.

İsrail medyası, üst mahkemenin Mescid-i Aksa’da ayin yapılmasının önünü açan kararı bozduğunu iddia etse de 1948’de işgal edilen Filistin topraklarında faaliyet gösteren İslami Hareket’in liderlerinden Kemal el-Hatib, kararın iptal edildiğine dair haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Hedefine doğru iki ileri bir geri adım atarak ilerlemesi ve istediği şeye zamanla alıştırarak emrivaki oluşturması İsrail’in bilinen taktiklerinden.

İşgalcilerin Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine Süleyman Mabedi’ni inşa etmek istedikleri de sır değil.

Fakat nihai hedefe giden yolda öncelikle Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’nın bir bölümünde ayin yapmalarını olağan hale getirmek, arkasından da Mescid-i Aksa’yı -tıpkı el-Halil kentindeki İbrahim el-Halil Camii’nde olduğu gibi- Müslümanlar ve Yahudiler arasında ikiye bölmek istiyorlar.

Yahudi yerleşimcilerin İbrahim el-Halil Camii’nde nasıl müzik eşliğinde dans ederek gürültülü bir şekilde ayin yaptıklarını geçenlerde medyaya yansıyan videoda görmüşsünüzdür.

Müslümanlar ve Yahudiler arasında ikiye bölünen o camide Yahudi bayram günlerinde ayinlere katılanların sayısı binleri buluyor ve “Yahudi yerleşimciler rahatsız olmasınlar” diye ezan okunmasına, Müslümanların camiye gelerek namaz kılmalarına izin verilmiyor.

Kısaca ifade etmek gerekirse, işgalcilerin “Mescid-i Aksa’nın bir köşesinde sessiz sedasız ayin yapma” girişimleri kesinlikle masum değil.

Yahudi yerleşimcilerin her gün el-Mağaribe Kapısı’ndan Mescid-i Aksa’ya girerek gruplar halinde avlusunda dolaşmalarını, Yahudi bayram günlerinde kalabalık bir şekilde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemelerini çoktan olağan hale getirdiler bile.

Şimdi o baskınların bir adım ötesine geçerek Mescid-i Aksa’da ibadet etmenin kendilerinin de hakkı olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorlar.

Arkasından da söz konusu hakka istinaden Mescid-i Aksa’nın bölünmesi kararının geleceği kesin.

İsrail, adımlarını atarken İslam dünyasının nabzını yokluyor ve tepkilere göre hareket ediyor.

Türkiye, İsrail mahkemesinin Yahudilerin Mescid-i Aksa'da “sessizce ayin yapmalarına” onay vermesini şiddetle kınadı.

Dışişleri Bakanlığı, kararın “Mescid-i Aksa'da statükoyu aşındırmaya çalışan fanatik çevreleri daha da cesaretlendireceğine” dikkat çekti.

O fanatik çevreler bizzat İsrail’i yönetenler olduğuna göre -şayet İslam dünyası güçlü bir tepki göstermezse- Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirmeye yönelik daha başka adımların da geleceği kesin.