Türkiye’nin bugüne ait gerçeğine siyasetin mi yoksa akademinin mi penceresinden bakıyoruz?

Bu sorunun cevabı ne yazık ki bende, “Siyasetin” olarak tecelli ediyor…

Siyasetin taraflı, anlık çıkarlara dayalı bakan gözü, bütün bakışları puslandırıyor ve görüş açılarını daraltıyor…

“Tarafsız konuşuyor” gibi görünenlerin dahi, en azından ses tonlarına yansıyan bir alt mesajları olduğu çok muhakkak…

Elbette söyledikleri, “külliyen yalan/yanlış” demiyoruz; bu aklın ilkelerine de aykırı olur zira…

Akademisyen yorumcular da -tıpkı muhalifler gibi- iktidarı suçlarken sanki Türkiye bütün dünyadan izole bir “ada devleti”ymiş gibi konuşuyorlar…

Oysa bugünün dünyasında küçük bir cemaat ya da aile bile, böylesine kurtarılmış bir adaya sahip değildir…

Zaten iktidarı suçlayanlar da farklı beklentilerini izhar ederken, kendileriyle çelişiyorlar, hatta ele veriyorlar kendilerini…

Aynı zevat aslında , “Türkiye yalnızlaştırıldı” eleştirisiyle asla olunmaması gereken bir gerçeği de dile getirmiyor mu?

Hep ve peşinen iktidarın karşısında olma çabası bile, muhalefetten transfer edilen ve çelişkilere kaynaklık yapan bir savrulma aracı oluyor…

Bunu en son BAE olayında çok daha açık olarak gördük…

Elbette BAE bunca olaydan sonra bir anda samimi bir dost olmadı…

Bu gerçeği en iyi bilen de sanırım onların ve müttefiklerinin oluşturduğu türbülanslardan, devasa dalgalardan güçlenerek çıkan iktidardır…

Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanı olduğu yerde ve haysiyetiyle durmaktadır…

Onun etrafında tekrar kimlerin kümelenmeye çalıştığını iyi görürsek, mücadeleyi kimin kazandığını daha iyi anlayabiliriz…

“Türkiye’nin ekseni kaydı” diyenlerin artık Türkiye’nin “yeni bir eksen” olma yolundaki güçlü görünümünü teyit etmeleri, çok daha insaflı olacaktır…

Kısa zamanda söneceği muhakkak olan dalgalara ve onların göz alıcı köpüğüne odaklananlar, neredeyse dünya ile yaşıt olan denizi görmekten, anlamaya çalışmaktan mahrum kalıyorlar…

“Siyasetçilerin siyasetçisi” edasıyla yol ve yön tayin edenlerin ne yazık ki iki insan yönettiğine şahitlik etmedik…

Onlar da bu bilinmezliklerinin arkasına sığınarak bol keseden konuşabiliyorlar…

Evet, akademisyenlerin akademideki hakkını teslim edelim lakin siyasette “lider” olarak büyük başarılara imza atmış olanına çok az rastladığımızı da hatırlayalım…

Dünyadan etkilenen ve dünyayı eskisinden çok daha fazla etkileyen bir Türkiye’yi bu etki çerçevesinde okuyamayan her yorum, kısır bir siyaset aklının ürünüdür; yorumcunun bütün unvanlarından bağımsız olarak…

Türkiye hiçbir zaman bir ada devleti gibi olmamıştır; olma çabasında da olmamıştır…

Tarihsel bütün gerçekleriyle yüzleşme cesaretindedir ve artık sahnede çok önemli bir aktördür…

Dışarıdan bakanların ve Türkiye’nin büyümesinden endişe edenlerin bakışı, doğru istikameti işaret ediyor…

İçeriden ve taraflı bakanların bunu görmeleri sanırım zaman alacak; ama mutlaka bir gün bu hakkı teslim etmek zorunda kalacaklar…

Fark ise gerçeği bugünden görmektir…