Thomas More. 500 yıl önce yaşadı. 1478-1535 yılları arasında. Ütopya’yı yazdı. Yaşadığı çağın gerektirdiklerine bakarak, kendince ideal yaşam biçimini, insanlığın mutlu olması için nasıl bir dünyada yaşaması gerektiğini, kendince kusursuz sistemi dile getirdi. Batı ve Batı hayranı sefiller bu eser öyle sahiplendi ki 500 yıldır raflarda yerini aldı. Ütopya için Batı’nın kullandığı tabir “yeryüzü cenneti” idi. Bizim çevirilerimizde de arka kapakta tanıtım yazısında bu ibareyi görürsünüz. More’un idealindeki sistem, hayalindeki dünya öyle kusursuz ve öyle yüksek bir mutluluk oranı vaat ediyordu ki Batı, bu sistem olsa olsa cennette olur diye düşünerek adına “yeryüzü cenneti” dedi. Cennetti de mutluluğu da bilmeyen Batılının bu yanılgıya düşmesi kaçınılmazdı. Peki Thomas More bize ne vadetti?
Burada kitapta yer alan bütün kuralları anlatamam tabii ki de. Ek olarak kitapta koyulan bütün kuralların yanlış, anlamsız olduğunu da iddia etmiyorum hiç şüphesiz. Ben burada Batı’nın insandan ne kadar uzak olduğunu göstermeye çalışıyorum ve bunun için de kitaptan alacağım az sayıda örnek yetecek.
Ütopya’da evlilik nasıl olacak? Yaşlı bir kadının denetimi altında genç bir kız, genç bir oğlana; yaşlı bir erkeğin denetimi altında da genç erkek, genç kıza bedenini çırılçıplak gösterir. Sadece yüzün görülmesi yetersizdir, bedende asla düzelmeyecek bir kusur olabilir çünkü. Eğer kız ile erkek birbirlerinin çıplak vücudunu beğenirlerse evlenmeleri için hiçbir engel kalmamıştır. Bir bizim kültürümüzde, dinimizde evliliğe bakışı düşünün; bir de Batı’nın kabul ettiği evlilik anlayışını. Beraber geçirilecek koca bir ömrü cinsel ilişki esnasında göz zevkinin, estetiğin bozulmaması; çıplak vücudun göze güzel gelmesi karşılıyor. Batı için ruh yok çünkü, hikmet yok. Madde var sadece. Konu evlilik olunca da madde ne? Beden. Sadakat, sevgi, saygı, edep hepsi geride kalıyor ve ortaya güzel bir bedenle gerçekleştirilen cinsel birliktelik çıkıyor. Oysa biz Peygamberimizin (sas) “Kadın, dört şeyi için nikah edilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini. Siz dindar olanını seçin ki, eviniz bereket bulsun.” Hadisi ile More’un saçma sapan kriterlerini elimizin tersiyle itmiş ve berekete meyletmiş bir toplumuz.
Gelelim evlilikten sonrasına. Aileler kuruluyor ve çocuklar doğuyor. Ütopya’da çocuklar küçük yaştan itibaren babaları tarafından, babalarının zanaatını öğrenmek koşuluyla eğitilir ki çocukluktan verilen eğitimle ileride sağlam bir usta olsun. Ama diyelim ki çocuk misalen on iki yaşına geldi ve babasının işini yapmak istemediğini söyledi. Dedi ki, ben marangoz olacağım. Devlet bu çocuğu aileden alıyor ve marangoz bir babaya veriyor. Baba da, çocuk da itiraz etmeden kabul ediyor, zorundalar çünkü. İşte çarpıcı bir örnek daha. Batılı insanlara bu kural mantıklı geliyor. Bunun olduğu bir düzene cennet diyebiliyorlar. Çünkü o insanlar için hakikaten burada bir problem yok. O insanlar da şefkat, merhamet, sadakat, evlat, babalık-analık, vebal, kul hakkı, vicdan gibi kavramlar yok ki problem olsun. Kimse var diyemez, bu kavramların olduğu bir toplumda bu kuralı savunan bir kitaba cennet denemez. Bizde aileler, çocuklarına destek olmayı geçtik, çocukları için yaşar, gerekirse ölür; kaldı ki başka aileye verilmesine göz yumsun!
Ütopya’da insanlar hiçbir şekilde hayvan kesemiyor çünkü o vahşetin insanın içindeki güzellikleri, iyilikleri zamanla yok edeceği düşünülüyor. Kurbanları kim kesiyor? Köleler. Hümanist, eşitliğin savunucusu Thomas More; köleliğe yer veriyor ve kölelerin insan olduğunu unuttuğundan mıdır nedir onların içindeki iyiliklerin yok olmasından endişelenmiyor. Oysa bizim toplumumuzda bunun tam tersidir. İnsan içindeki vahşeti kurban keserek bastırır.
Thomas More idam cezasına karşıdır sözde. Sözde herkes inancını özgürce yaşayabilmelidir. Memleket meseleleri toplu bir şekilde müzakere edilmelidir. Ancak birisi kendi dinini anlatır, över, propaganda ya da tebliğ yaparsa; veyahut iki kişi kendi arasında memleket meselesi konuşursa cezaları idamdır.
Bu düzene cennet diyen bir Batı insanlığa ne vadedebilir ki? Çelişkilerin, merhametsizliğin olduğu bir düzen. Aileye, sevgiye, merhamete yer olmayan bir düzen. İnsanların robotlaştığı bir düzen.
Allah insanları Batı’dan korusun…