Mehmet Akif’in mektuplarında “Evlâdım, İki Gözüm Mâhir’im” şeklinde hitap ettiği Mahir İz’in (1895-1974) vefatının yıl dönümü bugün. Merhum Akif mektubunun devamında şunları yazmış “Mektubuna çok sevindim. Var ol, Rabbim seni her iki dünyada aziz etsin… Ben de sana yükte ağır, bahâda hafif bir hediye gönderiyorum. Kabul edersen pek hoşuma gider.” Akif’in tevazu ile “bahâda hafif” dediği hediyesi, Hilvan’da çektirip gönderdiği fotoğrafıdır. Arkasında “Mâhir Bey Oğlumuza” ithafıyla: “Dış yüzüm böyle ağardıkça ağarmakta, fakat / Sormayın iç yüzümün rengini: Yüzler karası! / Beni kendimden utandırdı, hakikat, şimdi / Bana hiç benzemeyen sûretimin manzarası” kıt’ası yer almıştır. Bu anlamda Mahir İz Hoca, Akif ahlâkını kuşanmış, onun “Âsım” ismiyle yücelttiği beklenen neslin âdeta numunesidir.

Mahir İz, baba tarafından seyyid ve âlim, anne tarafından ilmiyyeye mensup bir ailede doğup büyümüştür. Çocukluğu babasının kadılık görevi sebebiyle Midilli, Balıkesir, Ankara, Medine-i Münevvere gibi Osmanlı’nın farklı bölgelerinde geçmiştir. Özel hocalardan ders alan Mahir İz, küçük yaşlarda Arapça ve Farsçayı öğrenmiş, daha ilk gençlik yıllarında İslami İlimler alanında yetkin bir seviyeye ulaşmıştır.

Mahir İz’in yukarıda bahsedilen örgün eğitiminin yanı sıra İstiklal Harbi yıllarında Mehmet Akif Bey’den aldığı dersler de önemlidir. Mahir İz, TBMM’de zabıt kâtibi olarak görev yaparken Mehmet Akif, Burdur milletvekili sıfatıyla meclistedir. Bu sayede tanışan ikili, çeşitli okumalar yapmıştır: Sadî’nin Bostan adlı eserini, Muhammed İkbal’in Mehmet Akif’e gönderdiği Peyam-ı Meşrık kitabını, tasavvufi bir eser olan Şems-i Mağribi Divanı’nı ve Harabat’ı birlikte meşk etmişlerdir.

İstiklal Harbinden sonra İstanbul’a atanan Mahir İz, ömrünün neredeyse tamamını muallim olarak geçirmiştir. 60 yılı bulan bu muallimlik hayatı, Mahir İz için bir maişet aracı değil, aşkla benimsediği bir idealdir. Bu sebeple mezar taşına veya isminin önüne “Muallim” kelimesinden başka bir takı getirilmemesini vasiyet etmiştir.

Dersi bitmez bir debistân-ı hakayıktır cihan / Onda en kâmil muallimler sebak- handır bütün (Bu dünya, dersi bitmeyen bir hakikatler mektebidir. Orada en yetişkin muallimler bile, birer talebe gibidir) kıtası Mahir İz’in kendisine düstur edindiği değerleri özetler. Öğrencisi Uğur Derman’ın değerlendirmesine göre, hocasının benzersiz hasletleri şu beyitte toplanmış gibidir: Sen çalış, sîneye sığmaz deme, âsâr- ulûm / Bir küçük âyînede aks-i semâ zâhir olur!

Mahir İz, mesleğine olan derin sevgisini, “Kıyamet günü Rabbim bana, kulum tekrar dünya hayatına geri dönecek olsan ne olmayı isterdin? diye sorsa, muallim olmak isterdim Ya Rabbî derdim. Eğer Rabbim bu soruyu bana bin kere soracak olsa, yine de muallim olmak isterdim, diye cevap verirdim” sözleriyle dile getirmiştir.

Mahir İz’in derslerinde öne çıkan yönü, gür ve tok bir sesle okuduğu şiirleri ile hakka-hukuka dair nasihatleridir. Özellikle zekât konusunda oldukça hassas olan İz’in defalarca bu konuyu işlediğini görüyoruz. İstiklâl Marşı, Çanakkale Şehitleri, Ressam Haklı, Kimdim, Meçhul Askere, Kılıç, Tekbîr gibi şiirler, Mahir Hoca’nın derslerde en çok işledikleri arasındadır. Edîp ve yüksek bir şair olan Mahir İz, aynı zamanda Safahat hâfızıdır. Anlatılanlara bakılırsa Hoca’nın hafızasındaki binlerce beyit, yeri ve zamanına uygun şekilde dile gelirmiş. Mahir İz, şiir yoluyla bilgi, idrak ve şuur kazandırma gayesinde olmuştur. Lise yıllarında talebesi olan Cemal Süreya da hatıralarında, Mahir İz’in bu yönünden hayranlıkla söz eder.

Ertuğrul Düzdağ, Uğur Derman, Nihat Çeçen, Emin Işık, Selçuk Eraydın, Yaşar Fersahoğlu, Osman Öztürk, Ali Alparslan, Mahmut Kaya, Mustafa Öz, H. Kâmil Yılmaz, Mehmet Çavuşoğlu, İsmail E. Erünsal gibi yüzlerce talebe yetiştiren Mahir İz, maarif tarihimizde derin izler bırakan ender muallimlerden biridir.

Mahir İz, muallimliğinin yanı sıra imam hatip okullarının kurulması ve devam etmesinde önemli hizmetler üstlenen İlim Yayma Cemiyeti’nin, ilim ve müşavere heyetinde yer almış ve bu kuruluşlarda heyet başkanlığı yapmıştır. Ankara’da Muallimler Cemiyeti, Darülfünûn Edebiyat Fakültesi Mezunları Cemiyeti, İstanbul Muallimler Cemiyeti gibi topluluklarda bulunmuştur. İslami İlimler Araştırma Vakfı ile Milli Kültür Vakfı’nın ve Sönmez Neşriyat’ın kurucuları arasında yer almıştır. 1960 ihtilâlinden sonra Kur’ân-ı Kerîm’in Latin harfleriyle basılması konusunda danışılmak üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından davet edilmiş, bunun yanlış olduğunu söyleyerek vazgeçilmesini sağlamıştır. Aynı yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlatılan Kur’ân-ı Kerîm ve Türkçe Anlamı adlı eserin redaksiyon heyetine başkanlık yapmıştır.

Mahir İz’in en önemli taraflarından biri de çok sevilen bir sohbet adamı ve iyi bir hatip olmasıdır. Yılların İzi (İstanbul 1975) isimli hatıratı, onun 80 yıllık ömrünün hasılasıdır. 9 Temmuz 1974’te vefat eden Mahir İz’in cenazesi 11 Temmuz’da Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedildi. Yazımızı Mahir Hoca’nın vasiyetnamesinin son cümlesiyle tamamlayalım: “Bütün bizi tanıyanlara selâm ve hürmetler. Haklarını helâl etsinler. Hatırladıkça da Rabb-i Gâfur'dan rahmet niyâz etsinler. ( Vesselâmu âlâ menittebealhudâ )”

Ruhu şad, mekânı cennet olsun.