Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu köşeyi tamamen okuyucularım oluşturmaktadır. Her hafta onların istekleri üzerine, eleştirileri üzerine bu köşede dilimin döndüğü ölçüde naçizane üç beş yorum yapmaya çalışıyorum. Hülasa sokak ne istiyorsa onu yazıyorum.

Sokak endişeli. Sessizlik ürkütüyor. Ve dahası sahalara inmeyen, hala halka bir şekilde temas etmemiş AK Partililer nerede? Ne zaman sokağa inip referandum çalışmasına katılacakla? Vb. şeklinde onlarca soru…

Aslında biz bu duruma geçmişten aşinayız. Örnek vermek gerekirse; ‘Gezi Parkı’ kalkışmasının ilk evresinde de bu tarzdan durumla karşı karşıyaydık. Rüzgarın yönünü bekleyen yöneticiler çünkü ona göre hareket edeceklerdi. Sayın Cumhurbaşkanımız o zamanın Başbakanı ne zaman televizyonlara çıktı o zaman sesleri çıkmayanların hareket alanları genişledi ve dilleri dönmeye başladı. En iyi gezici karşıtı onlar oldu.

İkinci bir örnek ise hepinizin malumu üzere 15 Temmuz gibi bir 2. Kurtuluş Savaşına şahit olduk. 15 Temmuz gecesinde meydanlarda göremediğimiz, rüzgarın yönünü bekleyenlerde aynı şekildeydi. Bizler o akşamın ilk saatlerinde tankların önünde, namluların gölgesinde yaşadıklarımızı anlatmaktan hayâ ederken, bazıları o günden sonra rol kapma peşinde oldular. 15 Temmuz sonrası demokrasi nöbetlerinde, fotoğraf çekilerek medyada gerekli yerlere mesajlar vererek emellerine ulaştılar.

Sanırım bu iki örnek şimdilik yeter. Sizler sevgili okur zaten bu durumların farkındasınız. Bugün ise çok önemli bir dönemecin arifesindeyiz. 16 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı referandumunu oylayacağız. Kemalist, liberal, sosyalist, İslamcı ve medeniyetçi ‘elitizm’e karşı milli iradenin oylamasını yapacağız. Bu sistemde, halkın anlam ve değer dünyasına temas edemeyen ve aradığı desteği bulamayanlar elenecek. Bu sistem bazı çevreleri mutlu etmeyi değil milli iradeyi iktidara taşımayı hedefliyor. Böyle bir devrim oylanacak ve Evet’çi kanat nedense rehavete kapılmış hissi uyandırmakta. Tabi ki neyi kastettiğimi çok iyi biliyorsunuz. Ya da biz halk olarak yanlış anlıyoruzdur. Ama şunu demeliyim ki; bu halk 15 Temmuz’da elinden gelenin fazlasını yaptı. Bu emeği heba etmeyelim ne olur.

Sayın Devlet Bahçeli onlarca yıllık siyasi hayatının en büyük riskini aldı ve referanduma bazı AK Partililer’den fazla sahip çıkıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız zaten hayatını ortaya koymuş durumda. Bu referandum kampanyasının bu kadar sönük geçmesinin nedeni nedir?! 16 Nisan akşamı Evet çıktığında; sahada ve medyada göremediğimiz birçok tip o gece çıkacak ve Evet’i hepimizden fazla savunacak. Bunların dava ahlakı yok. Rüzgar döndüğünde savrulacak küçük pragmatistler bunlar. Bunlar önüne gelene de bu FETÖ’cü şu şucu o buçu damgası vurmaktan da kendilerini alamaz. Hatta bir adım daha ileri giderek Sayın Cumhurbaşkanımızı bile Erdoğan düşmanı ilan edecek tıynete sahip adamlar olabilirler. Yağmur ne tarafa yağarsa tarlayı oraya taşımakta da çok mahirdirler.

Erbakan Hoca’nın dediği gibi: ”4 tip teşkilatçı vardır; laf mücahidi, poz mücahidi, teşkilat adamı, davanın delisi.” Davanın delisi olabiliyor musun? Mesele bu. Bunu başarabiliyorsan tamamsındır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; Türkiye’ye ithamlarla sallanan her parmağı tutup kırarken, bizlerde İnşallah 16 Nisan’da kuvvetli bir Evet ile Cumhurbaşkanımızın elini daha güçlü kılacağız. Ve bu nevzuhur tiplere de gerekeni yapacağından zerre şüphemiz yok.

Sert kışın baharı pek tatlı olur sevgili okur…