Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerini “yok etmek” için sergilediği zulme karşı dünyadan yükselen “cılız tepkiler” içinde en dikkate değer olanı hiç şüphesiz Amerika’nın tavrıdır. Amerika’nın perde önünde zulme karşı ortaya koyduğu tepkiler ile arka planda Çin ile işbirliği, zulüm altında ter döken Uygurlar tarafından her şeye rağmen dostane yardım eli olarak algılanmaktadır.

En son 17 Haziran’da Başkan Trump’ın “Çin’e bazı yaptırımları” kapsayan yasa tasarısını imzalamasından birkaç gün sonra, bunu askıya alması Uygurlara yönelik Amerikan siyasetinin “samimiyet ölçüsünü” ortaya koymaktadır. Amerika’nın, Doğu Türkistan’da “göklere yükselen zulme” tepkisi, maalesef Çin ile devam eden ticari mücadelenin bir argümanı olarak değerlendirilmektedir. Yani samimiyetten uzaktır, her an değişen menfaatlere göre farklılaşmaktadır.

Doğu Türkistan, hiçbir gerekçe gösterilmeden kendisine sahip çıkacak bir güçten şimdilik mahrum görünmektedir. Orta Asya’da dev bir güce sahip olan Çin’in etrafında yer alan Türk Cumhuriyetlerinin bu zulme en küçük bir tepki verecek ne güçleri ne de bu yönde bir dirayetleri vardır. Bu ülkeler de Çin’in her anlamda tehdidi altındadırlar. Bu yüzden Çin zulmüne karşı duracak yine Amerika, Rusya ve batı ülkeleri ile Türkiye’den başkası olmayacaktır.

asırda Orta Asya’nın sömürgeleştirildiği dönemlerde Rusya, İngiltere, Çin ve diğer büyük devletler arasında olan işbirliğinin şimdi de farklı şekillerde devam ettiği bir gerçektir. Türkistan’ın batısının Rusya, doğusunun Çin tarafından işgal edilmesi esnasında İngiltere ve Fransa da başka bölgeleri sömürgeleştirerek dünyayı denetimleri altına almak için yarışmışlardı. Bu dönemde dünyadan gelen “sönük tepkilere” karşı sömürgecilerin savunması, geri kalmış toplumlara “medeniyet götürme” mücadelesi verdikleri şeklindeydi.

Büyük güçlerin dünyayı denetimleri alma yarışında, aynı metod ve yöntemler modern zamanda da devam etmektedir. Amerika’nın ikiyüzlü tavırlarının yanında bölgenin diğer büyük gücü Rusya ve İngiltere, Fransa, Almanya gibi batı devletlerinin izledikleri politikalarda farksızdır. Bu ülkelerden şu ana kadar Uygur Türklerinin çektiği “zulme merhem” olabilecek bir girişim olmamıştır.

Dünya devletlerinin bu durumunu iyi bilen ve arka planda büyük güçlerle farklı görüşmeler yapan Çin, hiç hız kesmeden zulme devam etmektedir. Açık cezaevi haline gelen Doğu Türkistan’da aileler dağıtılmış, parçalanmış, cezaevlerine doldurulmuş, toplama kamplarına tıkılmış durumdadır. İnsanlar yakınlarından, ailelerinden, kardeşlerinden, çocuklarından haber alamamaktadırlar. Zulüm altında işkenceler ile can veren insanların hikâyeleri kısıtlı imkanlara rağmen dışarıya sızmaktadır. Yani Doğu Türkistan’dan gelen haberler “tüyler ürpertici” ve “dehşet verici” boyutlardadır.

Çin yönetimi kendisini aklamak için dünyaya “teröre karşı mücadele” ettiğini söylemektedir. Yani bir anlamda onlara göre tüm Uygurlar teröristtir. Bu çaresizlik, Uygur Türklerini derinden yaralamaktadır fakat asıl tehlike arz eden dünyanın bu zulme yeterli tepkiyi göstermemesidir.

Dünyadaki mazlum milletlerin umudu olan ve karşılık beklemeden mazlumun imdadına yetişen Türkiye’den Uygurlar daha çok gayret beklemektedirler. Türk milletinin kalbi elbette Uygurlar ile beraberdir. Fakat bu gün yeterli tepki gösterilmezse yarın her şey çok geç olabilir. Bu gün zalime ses çıkarmayanlar, yarın tehlike kapılarına geldiğinde yanında destek verecek kimseleri bulamazlar.

Anavatanları Çin tarafından istila edilen bir millet yok ediliyor, dünya artık ayağa kalkmalıdır. Gün, Doğu Türkistan’a ve Uygur Türklerine sahip çıkma günüdür.