Kutlu Peygamber’in Mekke ve Medine’nin hilal şavkıyla aydınlanmış bir gecesinde, etrafında yıldızlar misali toplanmış ashabına, titrek ve buğulu bir seda ile “Öyle bir zaman gelecek ki…” buyurup çağlar öncesinden tarif ettiği ahir zaman çocuklarıyız…

Zor zaman çocuklarıyız vesselam…

Sırtımızda bir küfe. İçinde Afrika’sı, Asya’sı, Avrupa’sıyla bir yanı zalim diğer yanı mazlum yeryüzü ve hatta bütün bir evren. Yüreklerimizde ölüm korkusu. Hayatlarımız keşkeler işgalinde.

Yağmur ormanları kuytusu ruhlarımız. Ya da iliklerimize işlercesine buydurucu kutup soğuğunda sürgün bedenlerimiz. Ümmet coğrafyası çekirge istilasına uğramış ekin tarlaları…

Müebbet giymiş mahkûm kimsesizliğinde coğrafyalarımız. Ümmet çocuklarının körpe bedenleri Müslüman şehirlerin mahzun sokaklarında paramparça, ya da Akdeniz sahillerine vurmuş birer denizyıldızı. Bir yanımız Yemen, bir yanımız Arakan, bir yanımız Urumçi… Öte yanımız Keşmir, Filistin…

Ve devam eder Âlemlerin Efendisi;

“Öyle bir zaman gelecek ki, diğer milletler, tıpkı sofraya yemek için üşüşen insanlar gibi sizin üzerinize üşüşecekler.” Bunun üzerine sahabiler şaşkınlıkla sorarlar: “Ya Rasûlullah, o gün sayımız çok mu az olacak?” Efendimiz (sav): “Hayır” der. “Bilakis, o gün sayınız çok olacak. Fakat siz -çokluğunuz- bir akıntıya taşınan çer-çöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu silecek, sizin kalbinize de “vehn” verecek.” Bunun üzerine sahabilerden biri sorar: “Vehn nedir ya Rasûlullah?..” O da buyurdu ki: “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu, ondan nefret etmek.”

O çağlardan bugünün zor zaman çocuklarına böyle seslenen en sevgilinin önünde diz çöküp, ruhumu avuçlarına bırakırcasına göz yaşları içinde şairin mısralarıyla dert yanmak isterdim:

Diller, sayfalar, satırlar

“Ebu Leheb öldü” diyorlar:

Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;

Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

Halet-i ruhiyemiz sırtına tonlarca ağırlığında yağmur yüklü bulutlar vurulmuş yılgın rüzgarlar misali yorgun olsa da, yeise düşmemeliyiz…

Ve şimdi anlıyorum ki müminin asıl mazlumluğu fakirliğini ve çilesini kaybedip zenginliği ve gücü bulduğu gün başlıyor…

Yapmamız gereken tek şey çilemize dönmek. Güç ve zenginliğin bizi rotamızdan çıkarmasına, yörüngemizden saptırmasına izin vermemeliyiz.

Rabbim bizi çilesiz bırakma!.. Biz seni terk etsek de sen bizi terk etme!…

AMİN…