Dünya tarihinde milat kabul edilen tarihler ve saatler vardır. İnsanoğlunun yaşadığı çağda tanık olduğu, kaleme aldığı ve gelecekte yaşayacakların hafızası ve hatırası olsun diye yaşadığı anlara dair bıraktığı notlar…

İnsanlar, geçmişte insan atalarının yaşadıkları zamanlardan yaşananlara ve aktarılanlara itibar etmediği için yaşadıkları zamanlarda maruz kaldıklarını bir daha yaşamamak için bırakılanlara itibar ederlerse insanlık doğru bir adım atmış olacak. 6 Şubat 2023 Türkiye ve dünya tarihi için bir milat, insanlık hafızası için büyük bir uyarıcı.

6 Şubat 2023, Saat 04:17. Takvimde bir gün ve zamanda bir an. Yalnızca bir tek dakika, silkinme, trajik ve insan yazgısını belirleyici bir an! Bölge insanını etkileyen anın ötesinde bir an ve insanlık tarihine düşülen yeni bir not. İnsan hayatının ve insanlık tarihinin akışının sarsıldığı ender rastlanan anlardan bir an. Bu ve benzeri anlar büyük uyarıcı ve uyaranlar olarak insan hayatında yer edinir. “Ben yaşarken ruhumda ve kalbimde fay kırıklarıyla yaşadım” diyecek bugünü yaşayan insanlar. “Merhamet damarlarım kurumuş, vicdanım kararmıştı; merhamet ve vicdani duyarlılığı tetikleyen dinamik bir vakte uyandım ve yeniden yaşamanın anlamını kavradım.” diyecek.

Âfat bir felaket olarak geldi. Ailelerden insanlar eksildi, enkazdan hayat ve ölüm nidaları yükseldi. Ancak aklını ve gönlünü eş kılanlar için de insanlık ufkunu merhamete yönelten, kendisini ötekinin yerine koyma duygusunu keşfeden, ‘sen yoksan ben de yokum’ diyebilen insanları çoğalttı. Modern zaman insanlarının ifadesiyle “insanlık hafızasına format atıldı.” Bir an yaşadık: bizi kibirden, varlıklı olma ayrıcalığından, üstten bakan ukalalıktan uzaklaştıran bir an. Enkazda aynı tedirginlikle kurtarılmayı bekleyen, yakınlarımızı aynı anda yitiren, yan yana kazılmış mezarlara koyup bir tahta parçasına yazılan rakamla kimliklendiren bir andı yaşadığımız. Böylesi anlar insanın insanlık duyarlılığına ulaşmasında uyanmalara imkân sağlar. Bundan gereğince istifade etmek gerek.

Türkiye’de Maraş merkezli 6 Şubat 2023, saat 04:17 kayıtlı sarsıntı ile Dünya ve Türkiye için gelecek her ana, güne, tarihe, yıla, asra ve asırlara insanlar, insanlık ve toplumlar için görsel, yazılı ve sözlü bir kayıt bıraktı. İnsan var oldukça bu tarih hafızasında hep kalacak. Yaşayanlar ve yaşayacak olanlar canlı kalmanın sağ kalmak ve sağlıklı olmak anlamına gelmediğini; bölgede olsun veya olmasın herkesin o anda derinden yaralandığını bilecekler. Anadolu’nun kalbinden kopup gelen “Kara Haber”lerle bütün dünyanın kedere bürünmesinin tanıkları, yaşamanın derin mahcubiyetiyle insanlıklarını düşünürken; felaketi yaşayan insanlar, enkaz üzerinde sevdikleri için çaresizce döktükleri gözyaşlarıyla küçük kıyametlerini yaşadılar. Ölüme ve hayata aynı anda şahit olmak, sevinci ve hüznü anda yaşamak; bir enkazda ağlamak ve yanındaki enkazdan canlı çıkan bebe için sevinme coşkusunu hangi bilim çözümleyebilir? Deprem insan ve insanlık için yeni bir anıt dikti Anadolu’da! Masum insanların ölüm, mağdur insanların hüzün ve yaşama sevinçlerinin anıtıydı dikilen. Anıtlara kazılan her harf gözyaşı ve enkazı kazan ellerdeki kanla yazıldı. Çağ anıtı enkaz ayıklanırken arkaik zamanlardan kalan taş anıtların anlatıları yeniden hatırlandı mı? Geçmiş vahiy muhataplarının maruz kaldığı ve insanların akıbetlerinden ders almadığı deprem anıtları! "Şüphesiz, bütün bunlarda, işaretlerden anlam çıkarmasını bilen kimseler için çıkarılacak nice dersler vardır. Çünkü gerçekten de [sözü geçen] bu [şehirler] bugün hâlâ yerinde durmakta olan bir yol üzerindeydiler. Şüphesiz, bütün bunlarda [ Allah'a] inanan kimseler için çıkarılacak bir ders vardır" (Kur’an:15/75-77).

Bu yıkımlar, yıkılmış ve hakikate kapanmış idrakten yoksun aklın ürünüydü. Bilen, akleden tek varlık olarak bilgi ve ilme ihanet eden insanın ihmalinin bir sonucuydu olup bitenler. Tedbir almadan tevekkülü kutsayan insanın ihmali, insanı ve insanlığı yerle bir ederken; ihmalkârlığını ilahi iradeye fatura eden anlayıştan uyanmaya bir çağrı ve uyarıydı deprem. Artık yeni bir paradigmaya ve değişime ihtiyaç var. Yaptığı işin şuurunda ve işinden emin bir nesle, tarım alanlarını talan etmeyen ve dağ eteklerine yerleşerek ovaların rızk aracı olduğunu bilen bir nesle ihtiyaç var.

Yeni nesil, anlatılardan ve atalarının hatıralarından ders alacak. Ahmet Cevdet Paşa 1855-1865 yılları arasında kaleme aldığı Tezâkir’inde Bursa depremi ile ilgili olup bitenleri anlattıktan sonra “Biz ne vakit hâb-ı gafletten uyanacağız. Rusya muharebelerinde atılan topların sadaları bizi uyandırmadı. Acaba Bursa’nın kudret topları da uyandırmayacak mı? Hayır. Heman Cenab-ı Hak bizi ikâz ve ıslah eyleye.” diye bitirir. Bursa’nın yerine Erzincan, Gölcük, Elâzığ, İzmir ve Maraş - Elbistan yazıp düşünelim biraz!