ABD, siyonist İsrail hükûmetini silahlandırdıkça yapılacak hiçbir ateşkes, barışı sağlamayacaktır. Barışın olmazsa olmaz şartı soykırım yapan Netanyahu ve kabinesinin silah taleplerini sonlandırmaktır. ABD bunu anladığında Orta Doğu’da huzur ve barış sağlanır ve soykırım biter.

Ateşkes görüşmeleri devam ederken ABD’nin boşlukla tokalaşan başkanı, ABD ordusunun ihtiyaç fazlası silah ve mühimmatının İsrail’e verilmesini onaylayan bir kararnameyi imzaladı. Ateşkes ilan edildi ve siyonistler soykırıma devam etti; ihlal gerekçesi olarak da HAMAS’ın anlaşma şartlarına uymadığını tek taraflı ilan ettiler. Hakikat bu muydu?

ABD ve İsrail kendilerine ait olmayan, işgal ederek yerleştikleri ve yerleşimciler eliyle yağmaladıkları bir coğrafyada silah endüstrilerini yenileyerek ekonomik refahlarını sürdürmenin yanı sıra yeni pek çok mühimmatı da mazlum insanlar üzerinde test ediyorlar. Bu hakikat görmezden gelindiği sürece Orta Doğu'da kalıcı barışın sağlanması, bölgedeki çatışmaların sona erdirilmesi ve bölgenin kadim halklarının huzur içinde yaşaması, çocukluktan gençliğe geçmeleri pek mümkün görünmüyor.

Bilindiği üzere İngiltere’nin dönemin siyonist teröristlerine verdiği destekle, sağladığı silahlarla Filistin topraklarında gerçekleştirdikleri katliamlarla İsrail kuruldu. Kurulduğu tarihten bugüne aralıksız uyguladığı soykırım politikaları ve hedef gözeterek özellikle kadın ve çocukları katletmeleri barış umutlarını yok etmektedir. Siyonist öncülerden “Ben Gurion ve diğer Yahudi liderleri baskı, şiddet ve terör uygulamaları ile biliniyor ve güven vermiyorlardı. Beklendiği gibi Mart 1948’de harekete geçirilen Yahudi örgütler, köyleri yakıp yıkarak Arapları yaşadıkları bölgelerden kaçırma eylemlerine başladılar. Böylece İsrail Devleti’nin ilan edildiği 14 Mayıs 1948’e kadar 200’den fazla Arap köyü tahrip ve 175.000 Arap da yerinden edildi.” (HA4SVxYn.pdf). BM ve siyonistlere her türlü desteği veren dönemin ABD Başkanı Harry S. Truman’la başlayan sınırsız yaltaklanma ve siyonizmi koruma-kollama gayreti, boşlukla tokalaşan ABD Başkanı Joe Biden’la devam ediyor.

ABD, NATO müttefiklerine dahi vermediği en gelişmiş silah sistemlerini İsrail’e vererek bölgedeki askerî üstünlüğünü garanti etmektedir. Siyonist İsrail, ABD'den aldığı silahlarla saldırgan politikalarını pervasızca sürdürmekte ve Gazze’de sivil yerleşim alanlarını havadan bıraktığı silahlarla yıkarak masumlara soykırım yapmaya devam etmektedir. ABD, sağladığı silah desteği ile bölgedeki güç dengelerini bozmakta ve çatışmaların her geçen yıl artarak devam etmesine neden olmaktadır. Bundan dolayı ABD'nin İsrail'e silah satışını durdurması, ateşkes ve barışın sağlanması için atılacak en etkili adımlardan birincisidir. ABD, siyonist diasporaya rağmen bu radikal ve insani adımı atabilir mi? Ateşkesin önemi ve aciliyeti kadar cevaplandırılması gereken temel sorulardan biri de budur. Koşulsuz askerî destek ve Akdeniz’deki korsan koruma tedbirleri kaldırıldığında Orta Doğu'da huzur ve barışın temini mümkündür. Siyonistler silaha ulaşamadıklarında ateşkes başlar ve soykırım biter. Diğer durumların tamamı bir oyalama ve diplomatik numaralardan ibarettir.

Uluslararası toplum Filistin halkının yanında olmasına rağmen; ABD ve işbirlikçileri güç ve BM’deki imtiyazlarını kullanarak soykırıma iştirak etmekten kaçınmıyorlar. İnsanlık âlemi İsrail'in Filistin halkına uyguladığı Mescid-i Aksa’da ibadet hakları başta olmak üzere insan hakları ihlallerine karşı seslerini yükseltememektedir.

Bir yılı geçkin süredir Hiroşima’da kullanılan tahribatın birkaç mislini gerçekleştiren bomba ve diğer yıkıcı emtiaya rağmen dize getirilemeyen Gazze hapishanesindeki bir avuç Filistinli yenilmemiştir ve yenilmeyecektir. Filistin halkının “kendi kaderini tayin hakkı” tanınmadıkça ve Doğu Kudüs’ün başkent olduğu, 1967 sınırlarının benimsendiği bağımsız bir Filistin devleti kurulmadıkça barış mümkün değildir.

Bölgede kalıcı barış, bölge ülkelerinin iradesiyle mümkündür. Binlerce kilometre öteden gelip, bölgede ahkam kesmek ve teröristleri teröristlerle kontrol etmek; yeni terör odakları ve örgütleri üretir. Batılı ülkelerin anlamadığı şey terörizmi menfaatlerinin gerektirdiği çerçevede tarif etmeleri ve yararlandıkları terör gruplarını sahiplenmeleridir. Menfaatlerini ilah edinen anlayış sahipleri için insan hakları ihlallerinin, soykırımın, çocuk ve kadın ölümlerinin de bir anlamı yok. “2024 İnsan Hakları İhlalleri” raporunda Orta Doğu’da siyonistlerce yapılan soykırım ve hak ihlalleri ne kadar yer aldı? BM’nin cılız birkaç sesi dışında dünyada bu konuda kayda değer bir çalışma yapıldı mı? bilmiyorum. İlgilenenler için Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun yayınladığı “Filistin’de İnsan Hakları İhlalleri ve Gazze Soykırımı Raporu”na bakmaları için buraya linkini bırakıyorum (HA4SVxYn.pdf).

ABD, İsrail’e doğrudan askerî yardım sağlamakla yetinmiyor. İsrail’in savunma sanayisini geliştirmesine ve Orta Doğu’da daha çok katliam yapılmasını sağlayacak kitle imha silahlarının geliştirilmesine destek sağlıyor. Verdikleri destek, karşılıksız askerî yardımlardan silah satışlarına, ortak savunma projelerinden diplomatik ve askerî korumaya kadar çok boyutludur. İsrail’i bölgenin en büyük askerî gücü hâline getiren ABD ve müttefiklerinin artık insanlık için bir eylem yapmalarına ihtiyaç var. Kurtulmak için Müslüman coğrafyasına sürgün ettikleri ve katliamlarına göz yumdukları şımarık siyonist veletlerini kontrol etmek ve kuruluş sınırlarına çekmek zorundadırlar. Bu ateş yandıkça kıvılcımları dünyayı da yakmaya devam edecek.