Eskiden nasıl anlatılıyorsa şimdi yine öyle anlatıyoruz dinimizi. Hatayı burada yapıyoruz. Hâlbuki dünya hızla değişmekte ve içinde bulunduğumuz çağda biz ebeveynler çocuklarımızdan, gençlerimizden farklı bir dil konuşmaktayız. Çağın dili, fikri, hevesi, hazları, duyguları, kısaca her şeyiyle çağın yapısı değişti. Tek değişmeyen şey bizim eski kodlarımız ve maalesef bu değişmeyen kodlar gençlerde çok ciddi problemlerin oluşmasına sebebiyet veriyor.

Bir yandan sosyal  medyada sürekli inceden inceye inançsızlığın, cinsiyetsizliğin hatta intiharın propagandası yapılıyor, bir yandan misyonerlik yapan öğretmenler var, bir yandan dışarıda tamamen nefse hitap eden eğlenceli, her hazzı yaşatan, özgür, bireye önem veren, soran sorgulatan bir hayat gözler önüne seriliyor ama buz dağının görünen yüzü burası, bu hayat aynı zamanda insanı yalnızlaştıran, bencilleştiren, bunalımlarla dolu, huzurdan yoksun, bir ucu uçurum olan bir hayat. Çocuklarımızı tuzaklarla tek tek bu hayata çekiyorlar maalesef. Biz seyirci durumunda kalıyoruz maalesef; filancanın çocuğu intihar etmiş vah vah, komşunun kızı agnostik olmuş çok üzüldüm Allah'tan benim çocuğumun temeli sağlam bir şey olmaz deyip geçtik bazen, bazense çocuğumuzla iletişim kurmaya ona ulaşmaya çalıştık ama yanlış elimizi uzattık.

Artık bu konuda hata yapmamalıyız çünkü geldiğimiz nokta çok hassas: 2 ay önce Enes Kara'nın intiharı, 2 gün önce Karabük'ten 15 yaşlarındaki 2 gencin intiharı ve bu gençlerin yerine aday olan yüzlerce genç... Şimdi gençlerimiz için bu kadar canla başla çalışan, ya cinsiyetsiz ya inançsız olsunlar ya da intihar etsinler diye canını dişine takmış insanlar varken biz neden gençlerimiz için onlar kadar çaba sarf etmiyoruz? Bu çağda muhafazakâr, korumacı olmak çocuğu evde ve güvende tutmaktan ibaret değil. Çocuklarımız evden okula, okuldan eve gidiyor biz onları güvende zannediyoruz ama sosyal medyayı ve okuldaki- dershanedeki misyoner öğretmenlerini unutuyoruz. Yanlış kodlarla dini anlattığımızda, yaşadığımızda çocuklarımızı onların kucağına kendi ellerimizle veriyoruz.

Bu çağ haz ve hız çağı deyip duruyoruz, peki böyle bir çağda dinimizde neden yasakları, cehennemi, azabı ön plana çıkarıyoruz? Neden merhameti, sevgiyi, insan haklarını, İslam'ın hümanizmini ön plana çıkarmıyoruz? Hem de kuşu ölen çocuğa taziyeye giden bir Peygambere sahipken. Neden kendimiz bile öyle değilken çocuklarımızdan mükemmel olmalarını bekliyoruz onlara hata yapmak hakkını vermiyoruz? İslam sadece namaz, başörtüsü, cennet, cehennem, haramlardan ibaret değil ki. Ama sosyal medyada sadece yasakları, kadının sınırlarını ön plana çıkarıyorlar ve sorgulatıyorlar, bak bu din sana sadece acı çektiriyor diyorlar.

 *

İslam kolaylık dini güzelliklerle dolu, yaşanılacak en güzel hayatı bize sunuyorken gençlerin gözünde İslam'ı yaşanmaz gösteren bizleriz. Çünkü çocuklarımızın dünyasını anlamadık, bir hata yaptığında hemen kaşlarımızı çattık, bir şeyle ilgilenmek istediğinde dini göstererek engelledik, sorguladığında ya tepki gösterdik ya da yetersiz kaldık ama diğer tarafta inançsız arkadaşları, öğretmenleri onu hatasıyla kabul ediyor, ona değer verdiğini hissettiriyor, ona kucak açıyor, sorularına tatmin edici cevaplar veriyor. Tehlike büyük. Bu tehlike karşısında gençleri suçlamak, zaten k-pop dinlediğin için böyle, anime izlemek seni bu hale getiriyor, bizim dediklerimizi yapsaydın bir problemin olmazdı, arkadaşların ya da öğretmenlerin yüzünden böylesin demek yerine hatayı biraz da kendimizde arayalım ve düzeltmek için ne yapabiliriz buna bakalım.

Selam ve dua ile...