ABD’li oyuncu, şarkıcı ve söz yazarı Lindsay Lohan, birkaç haftadır ülkemizin sınırları içerisinde dolaşıyor. Geçtiğimiz yıllarda elinde Kur’an-ı Kerim ile pozlarını da gördüğümüz Lohan, en son “Dünya 5’ten büyüktür!” diyerek içimizdeki ‘tatlış Amerikalı’ olma yolunda büyük bir mesafe kat etti.

Meseleye birkaç farklı boyuttan yaklaşmak mümkün. İlk olarak “Aaa yaşasın bir Amerikalı, meşhur, güzel bir abla mazlumların yanında yer aldı. Bununla da yetinmeyip Reis’in en önemli cümlelerinden birini kullandı.” İkinci yaklaşım “Elin Amerikalısı gelip buralarda boşu boşuna mesajlar vermez. Geldiyse ve buralarda dolaşıp bazı mesajlar veriyorsa arkasından bir şeyler mutlaka çıkacaktır.” Üçüncü bir yaklaşım olarak ise (ki, ben böyle bakıyorum) “Senin ülkende sanatçı dediğin insanlar sadece kendilerine dokunan ya da hoşuna giden meselelere sahip çıkıp, senin ümmet dediğin, kardeş dediğin, mazlum dediğin insanlara sahip çıkmadığı sürece elin Amerikalısı gelip buralarda at koşturma hakkına sahiptir.”

Elbette ilk bakış açısının doğruluğundan hiç şüphemiz yok. Çünkü ABD özellikle Hollywood üzerinden neredeyse tüm dünyaya bir beyin erozyonu yaşatıyor zaten. Bu erozyon hem geçmişe hem de geleceğe yönelik maalesef. Filmlerde izlediğimiz olayların, fikirlerin, hikayelerin gerçekliğine kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, dünyada yaşanan ve affedersiniz dibine kadar gerçek olayları sadece bir film sahnesi gibi izliyoruz.

Geçtiğimiz aylarda cesedi Bodrum sahillerine vuran o güzel yavru ile ilgili yazdığım yazıda bunu dile getirmiştim. Maalesef coğrafyamızda yaşanan acıların ‘görünür’ olabilmesi için “ikonik” bazı şeylerin olması gerekiyor. Mesela bir çocuğun sıradan şekilde ölmemesi ya da sıradan şekilde hayatta kalmaması gerekiyor. Halep’te çocukların ölmediği ya da bahtına kısa bir süre daha hayatta kalmayı başardığı günler yaşanıyor. Ama kimin umurunda? Birer rakamdan ibaret onlar. Medya aralarından 1-2 tane acıklı hikaye bulursa onları profil fotoğrafı veya kapak fotoğrafı yaparız ve iki gün sonra onları da unuturuz ne de olsa.

İşte bunlar hep birer film sahnesi. Amerika’nın Irak’ta yaptıklarını ne ara unuttuk? Ya da Iraklıların şimdi kendilerini DAEŞ’ten kurtaracaklar arasında Türkiye’yi görmemesi nasıl bir beyin çöküşünün eseridir? Tabii ki Amerika’nın çökerttiği beyinlerin…

Lindsay Lohan da böyle bir operasyonun parçası mıdır bilemem… Eğer bunları gerçekten yüreğinden gelerek yapıyorsa karşılığını elbette alacaktır. Ondan zerre şüphemiz yok. Ama Lindsay bir oyunun içindeyse bu oyunu bizim sanatçılarımızdan daha iyi oynadığı da su götürmez bir gerçek.

Çıktıkları sahnelerde mazlum ayrımı yapmadan zalimlere karşı haykıracak, haklarını savunacak koca yürekli, güzel gönüllü sanatçılara ihtiyacımız var. Eğer biz böyle olmazsak, bulunduğumuz fildişi kulelerden konuştuklarımızın da bir anlamının olmadığı aşikar…