Mali’yi bilirsiniz. Afrika’da bir ülke. %90’ı Müslüman nüfusa sahip. Bir zamanların Mali İmparatorluğu diye anılan ülkesi. Kralı Kankan Musa zamanında vatandaşları hacca giderken Kahire’yi âbâd eden, Nil nehri  boyunca altın dağıtanların ülkesi. Ve fakat elan Fransızlara “sömürge vergisi” adı altında vergi veren her yıl ülke rezervlerinin %85’ini Fransa merkez bankasına yatıran ve Fransızların kullanımına hasreden Afrika ülkelerinden yalnızca biri. Daha da dramatik tarafı bu yatırdığı paradan ihtiyacı olursa %15’i kadarını geri alabilen, fazlasına ihtiyaç duyarsa Fransız bankalarından ancak borç alabilen ülkelerden biri. Resmi dili Fransızca olan özgüvenleri vakumlanmış Müslümanların yaşadığı ülke. Onlarcasının içinde yalnızca bir örnekti Mali.

Ne zaman ki özgüven sahibi milli bir adam çıkıp ülkesi hakkında hayaller kursa Fransızlar hemen bir maşa ile darbe gerçekleştirip buna müsaade etmemiş. Ne zaman ki bu özgüven halk tabanına yayılsa içlerinden Fransız mandacıları çıkıp “Aman bizi bize bırakmayın, biz kendimizi idare edemeyiz, aç kalırız(!)” diye Fransızlara biat seremonileri dizmişler/dizdirilmişler. Fransızların sömürgeleştirdikleri ülkelerin ellerinden aldıkları tek şey belki de özgüvenleri. Onlara verdikleri tek şey ise sömürge olduklarını onlara hissettirmemesi için kendi dilleri; Fransızca. Sömüren İngiliz ise İngilizce, İtalyan ise İtalyanca…  

Tüm bu sömürgenin mantığı ve amacı aslında Jacques Chiracın; “Afrika olmadan Fransa, hızla bir üçüncü dünya ülkesi haline gelecektir.” sözüyle daha da anlaşılır bir boyut kazanıyor.

Sömürge ile hayat bulan koloniler için asıl savaş, sömürmek istedikleri ülke insanının özgüven kazanımı ile olan savaşıdır. Onlar için korkulacak tek silah o ülke insanına gelen özgüvendi. 1900’lü yıllarda neredeyse sömürge haline gelecek ülkemizde de birçok sömürge denemeleri yaşandı. Darbeler gördük, girişimlerine şahit olduk. Postmoderni oldu, modernine teşebbüs edildi. Fakat bu ülke insanına özgüven kaybı yaşatamadılar. Üstünü örttüler, yok olduğuna inandırmaya çalıştılar ama olmadı.

Bizler hiçbir şeyi yapamayız derken her küçük mevzuda bir akıl hocası ararken artık bir şeyler yapabildiğimizi gördük. Kendimizi bulduk. Artık kazanılan bu özgüvenle kendi uçağını, tankını üreten otuz yıllık, yüz yıllık hedefler koyan bir ülke olduk. Sömürgecilerin yuvalarına çomak sokan bir ülke olduk. Bizim kazandığımız gönüller onlara korku salar oldu. Her yandan saldırının asıl sebebi budur. Bizler sömürülmeyeceğiz, bencil batılılar üçüncü dünya ülkesi haline gelecekler. Er ya da geç.