Geçtiğimiz günlerde İstanbul Ticaret Odası (İTO) davetiyle oldukça farklı bir kültürlenme yaşadık. Türkiye’den Gürcistan’a politikacılar, bürokratlar, iş insanları, yazarlar, gazeteciler olarak tam bir kültür çıkarması gerçekleştirildi.

Gürcistan’da 24.’sü düzenlenen Tiflis Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı’nın bu yıl “odak ülkesi” Türkiye idi. Bu odaklanma tabii ki de karanlıkta göz kırparak elde edilmiyordu. Dünyanın farklı ülkeleriyle kurulan yakın ve dostane ilişkiler ülkemiz yazarlarının ve yayıncılarının dünya sahnesine çıkarmasında büyük rol oynuyor. Aslına bakarsanız İTO’nun kilit rolü de burada.

İTO’yu temsilen başta İTO Başkan Yardımcısı Dr. İsrafil Kuralay, Genel Sekreteri Prof. Dr. Nihat Alayoğlu ve kendisi de bir yayıncı olan İTO Yönetim Kurulu Üyesi Münir Üstün ile fuar organizasyonuna büyük emekler veren Doğan Erdoğan gibi profesyonel iş, amatör ruh yüreğini ortaya koyan bir heyet vardı.

İşte bu heyet adına İTO’nun mezkûr kilit rolünü Dr. İsrafil Kuralay şöyle anlatıyor:

“Kültür ekonomisi diye bir kavramdan söz ediyoruz. Ekonomi denilince, sadece geleneksel sektörler olan gıda, inşaat, makina gibi konular anlaşılmasın. Kültür sektörü de aynı zamanda önemli bir iş alanı, ticaret alanı. Çünkü kitabın da ekonomisi var, sinemanın da ekonomisi var, reklamın da ekonomisi var, tasarımın da bir ekonomisi var.

İstanbul Ticaret Odası 1882 yılına kuruldu. Bu sene 140'ıncı yılımızı kutluyoruz. İTO 1885 yılında Dersaadet Ticaret Odası Gazetesi'ni çıkarak yayıncılığa başlıyor. Kitap başlığı itibariyle de yaklaşık 3 bin başlıkta kitap yayınlamış bir kurumdan söz ediyoruz. Medeniyete, kültüre, İstanbul'a, ticarete dair ve özellikle de yayıncılarla rekabet etmemek adına, onların giremeyecekleri, girmek istemeyecekleri alanda ama kalıcı olması dolayısıyla arşivlerden, kıymetli bilgilerden, araştırmalardan istifade ederek bu yayınları yapıyoruz.”

İsrafil Kuralay, ayrıca ince bir kinayeyle İTO’nun üyelerinin beşikten mezara kadar herkesi kapsadığını dolayısıyla bunun kültür ve yayın dünyası ile de doğrudan ilgili olduğunu belirterek “İTO’ya beşikçiler de üye, mezarcılar da üye” şeklindeki kültürel nüktede konuyu izah etmiş oluyor.

Önceki yıllarda gerçekleştirilen Londra ve Frankfurt kitap fuarlarında da olduğu gibi Kültür Bakanlığı, İTO, TİKA, Yunus Emre gibi kültürle ilişkili kurumların işbirliği ile katılım sağlanmıştı. Ülkemizin doğusunda bulunan tarihi ve kültürel birçok ortak noktayı paylaştığımız komşu bir ülke Gürcistan’da da böyle bir faaliyetin olması kategorik olarak da ayrıca önem arz ediyor.

TEDA (Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Türkçe Dışındaki Dillerde Yayımlanmasına Destek Projesi) kapsamında, 2007 yılından bu yana Gürcistan’dan TEDA’ya başvuran 16 farklı yayınevine, 45 yazarın 70 eserinin Gürcü diline çeviri yaptırılmış. Bu yazarlar arasında Orhan Pamuk, Nazım Hikmet, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sebahattin Ali, İskender Pala, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Selahattin Yusuf, İbrahim Tenekeci, Tarık Tufan gibi isimler ilk akla gelenler arasında.

Kitap ve kültür fuarı sadece geleneksel anlamda kitap ve kitap kültürüne değil aynı zamanda küratörlüğünü Nurgül Şenefe’nin yaptığı İllüstratörler Platformu’nun da katılımıyla “Savaş, Barış, Sürgün ve Göç” konsepti ile yeni nesil illüstratör ve dijital sanat alanında da varız deniliyor.

Kültür Bakan Yardımcımız Ahmet Misbah Demircan ile de bir müddet sohbet etme imkânı bulduğumuz bu etkinlikte kitap ve kültür dünyamızın güzel zamanlarında olduğunu söylemeden edemiyoruz. Okuyan, okutmaya çalışan ve bunun için ter döküp koşturan Bakan Yardımcılarının olması ülkemiz adına da umut verici doğrusu.

Gürcistan okur oranının yüksek olduğu bir ülke. Fuara olan yüksek ilgi ve kitap alışverişiyle Türk yazarlarının söyleşilerine olan alaka Türkçeden çeviri kitapların sayısının artacağının en önemli göstergesi zannımca.

Gürcistan yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip bir ülke. 1 milyon kadar nüfus Başkent Tiflis’te yaşıyor. Geçmişten gelen Sovyet izlerinin yanı sıra hâlihazırda baskın bir Avrupa Birliği hâkimiyeti var. Avrupa Birliği için Shengen vizesi istenmeyen ender ülkelerden. Sakin bir yaşam tarzı olduğu gözleniyor. Yakın tarihimizdeki yakın ilişkiler ve kültürel benzeşiklere bakıldığında ise Türkiye’den doğal izler bulmak oldukça mümkün.

Son olarak İsrafil Kuralay Bey’in sık sık vurgu yaptığı kültür ve sanat endüstrisi konusu başlı başına ele alınmalı ancak şu kadarı söyleyerek bu köşe için iktifa edeyim. İletişim araçlarının geldiği nokta nazarı dikkate alındığında kültürümüze ait özel her türlü bilgi, belge ve anekdotun tüm iletişim araçları (kitap, kısa film, sinema vb. kültürel çıktılar) ile dünyaya ulaştırılmasıyla oluşacak ekonomi sadece ekonomiye değil dünya siyasetine de etki edecek türdendir. Bu cephesiyle üzerinde çokça durulması, çokça çalışılması gereken bir durumdayız.