Darılma şimdi söyleyeceklerime, gönül koyma sakın. Ben kendimi anlatayım, sen kendine pay çıkar kâri.

Hani bir söz var, kimin söylediğini bilmediğimiz ama her yeri geldiğinde ezber edilmiş türküler gibi terennüm ettiğimiz, tam şöyleydi sanıyorum “İnsan herkese yalan söyler de bir kendine söyleyemez”. Belki de en büyük yalan bu sözdür kâri. Zira belki de insan en büyük yalanları kendine söyler hep..

Mesela ben yalnız kalabildiğim vakit en ziyade şunları soruyorum kendime; “Kimim ben?” “Kime benziyorum?” “Kim gibi olmaya gayret ediyorum?” Sen de bunun gibi sorular sorarsın kendine, biliyorum. Biliyorum ki senin de zihnini çatallanmış iki mengene arasında sıkıştıran sorular var.

Haydi bir soru daha sorayım müsaade edersen; “Kime benzemeliyim ben?” Zor soru kâri. İnan çok zor soru… Aldanma diyor ya şair, “Aldanma şair sözü elbet yalandır.” Ben de şimdiye değin yalan söylemiş olma ihtimalimi düşündükçe bir amansız ıstırap peyda oluyor sinemde. Sana değil bu söylediğim yalanlar. Esasında kendime, hep kendime… Bir düşünsene şimdi neler söyledim ben hep? Ceddimiz dedim, atamız dedim, biz ki merhameti şiar edinmiş bir nesildeniz, adamız dedim. Yalan mı söyledim? Bilmiyorum kâri. Bilemiyorum. Sen üzerine alınma, gönül de koyma bana. Lakin ben kendime baktığım vakit o cedden, o atadan, o zamandan, o ashaptan bir emare göremiyorum. Ve utanıyorum. Hani diyor ya “Kim kimi seviyorsa ona benzesin ve kim kime benziyorsa da odur sevdiği.” Sevdiğime benzeyememekten korkuyorum, benzediğimi sevememekten. Kendimden korkuyorum ben. Öyle çok korkuyorum ki “haydi geri gelsin o günler” diyorum ya hani. “Fatih surları delsin de yine girsin”, sonra “Mısır seferinden başında takkesiyle Sultan Selim gelsin.” Sonra Medine’ye bir Gül ile yine bahar gelsin.  Gelsin kâri. İnan ki aşkla istiyorum bunu. Lakin öyle çok korkuyorum ki düş bile olsa o gelenlerin bana soracakları sorudan. “Sen de kimsin?” deseler bana ne cevap veririm bilmiyorum ve korkuyorum.

Kime benziyorum ben? Kim gibi oluyorum, kişi sevdiğiyle beraberdir ya madem ben kimlerle beraber oluyorum? Bilmeden kimleri seviyorum ben? Kendime baktığım vakit hayalini kurduğum insanlardan bir tek iz göremiyorum. Yusuf’un iffetini satıyorum esir pazarlarında, sonra masumiyetimi zaman denen mezara gömüyorum. Kimseyi sevmiyorum belki, Mevlana’yı utandırıyorum, hem inandım diyorum da belki de inanmıyorum Yunus’a; şiirleri susturuyorum. Sonra Allah’ın kitabında yazan hangi isme benziyorum. Peygamberin yanında duran hangi sahabenin ismiyle kendi ismimi duyuyorum? Ben bana benzemiyorum kâri. Ben bana benzemiyorum. Ecdadımı küstürüyorum, içimde bir öfke var, kime olduğunu bilmiyor lakin bastırıyorum. Ve ben müptelası olduğum, aşkına tutulduğun, sırrında sır olduğum hiç kimseye benzemiyorum.

Kızma kâri! Alınma sakın sözlerime. İnan hepsini kendime söylüyorum. Dedeme benzemiyorum ben zira, atama benzemiyorum, bir tek nokta yok benim gülümde ki Medine’de açan güldekine benzer olsun. Utanıyorum kendimden. Aynaya bakınca kendimi göremiyorum. Ve sonra tekrar soruyorum kendime;

-Ben kimim?

Zira ben bana benzemiyorum…