Şu yaşadığımız modern zamanlarda, küreselleşmeden dolayı dünyanın, bölgelerin, ülkelerin, toplumların ve etnik yapıların, bilimsel&teknolojik, sosyal, kültürel, sağlık, ekonomik, güvenlik ve askeri, siyasi vs. tüm problemleri, birbiriyle ilişkili hale gelmiştir.

Bu problermler de, birbirleriyle direk&endirek olumlu ve olumsuz sonuçları itibarıyla etkileşmektedir.

İnsan ve hayatı ile birlikte, bitki ve hayvanların, insan doğal yaşam çevresinin problemleride bununla ilişkilidir.

Artık ne kapitalizmin, nede komünizm bu problemlere çözüm getirebilmektedir

Sınıf ve sosyolojik katmanlara ait ideolojiler, mezhepler ve meşrepler bu sorunların bir parçası olmaktan öte hiç bir anlamları kalmamıştır.

Bu dünya düzeninin, bu şekilde ortaya çıkmasına neden olan geçmişin emperyal ve ideolojik dinamik güçleri, İnsanlığın temel ahlak, erdem ve değer kaynağı olan ‘Din’ başta olmak üzere, İnsan ve ilmi çabalarının hepsini, İnsanın hikmet arayışı olan felsefe, sanat ve edebiyatı metalaştırmış ve itibarsız hale getirmiştir.

Dünya düzeninin dinamikleri/küresel sermaye (güç), yeryüzünü işgal hareketlerinden sonra paylaşım anlamında, aralarındaki barış denilen uzlaşının tesisi için kurmuş oldukları, BM ve Nato gibi uluslararası kurumlar, küresel ve bölgesel paktlar ve birliklerin tümü yapıları ve  işlevleri itibarıyla bu gayri insani dünya düzeninin aracı kurumları haline dönüşmüştür.

Küreselleşen dünyanın bütün sorunlarına sahici bir cevap ve çözümler üretebilmek için Küresel bir vicdana ve küresel bir adalete ihtiyaç vardır.

Bu küresel vicdanı ve adaleti, dünya düzeninin ontolojik düşünce arka planını oluşturan hıristiyanlık&yahudilik kültürünün üretmesi eşyanın tabiatına aykırıdır.

Bütün bir insanlığı, bütün farklılıkları ve renkleriyle birlikte kuşatan ve kucaklayan bir ontolojik düşünce ve bu düşünceden tevarus etmiş bir medeniyet anlayışına sahip olan Anadolu’dan gayri, bu dinamik değerleri bünyesinde taşıyan hiç bir değeri kalmamıştır insanlığın.

İşte bu ne denle, ne doğuya, ne batıya ait olmayan ve fakat aynı zamanda,

hem doğu ve hem batı olan Anadolu, bu dinamik değeri kalbinde taşımaktadır….

İşte bu sebeple öncelikle anarşizmin ve terörizmin kaotik ortamı haline Anadolu’nun gelmemesi şarttır.

Bu da, varolan şu siyasi yapı içinde, ancak tek parti iktidarı ve milli vekillerden oluşan güçlü bir meclisle mümkündür.

Kendi içindeki olması gereken, değişim ve dönüşümü toplum ve devlet olarak bir yandan gerçekleştirirken, dünyanın gelecek umudu olan, küresel vicdan ve adalete hayat verecek olan medeniyet anlayışını tekrardan inkişaf ettirebilsin.

Ben bu minval üzere baktığımda, önümüzdeki sırat köprüsü gibi duran 1 kasım seçim eşiğinden geçerken, Ak parti siyasi organizasyonundan başka, gerekli birikimi sağlamış bir başka siyasi organizasyon görememekteyim….

Ak Parti şuanda, toplumsal yapımıza bakıldığında, elimizde mevcut olan en geniş siyasi ve kültürel koalisyondur.

Bu koalisyon yapısının iki ortak temel direği, Vicdan ve Adalettir.

Bu iki temel direği zedelemeden iktidara taşınması için ben oyumu Ak partisine vereceğim vesselam…