Atalar su uyur düşman uyumaz buyurmuş idi.

Hikâyesi acı izahı zor, ölü gibi hem su uyumuş, hem biz uyumuş idik.

Temmuzun onbeşi, mübarek bir Cuma günü idi, acıyla dirildik.

Amanım aman aman, hanüman olmuş idi toz duman.

Allah deyup ağlayan, maneviyatı maddiyata bağlayan, vaazlarda gürleyen, bülbül gibi şakıyan, adam sıfatında biri türemişti obamda.

Hoca dedim güvendim, çoluk-çocuk, bağ-bostanı ona verdim.

Meğer sinsi sinsi çalışmış rüyalarla riyalarla çocukların kalbine, obamın içine sızmış idi. Bir ahtapot gibi büyüyen kollarıyla komşu obalara uzanmış idi…

Tam bıkıp usanmış idim salya sümük ağlayarak götürmesinden, hile ve desisesinden ki alıp onu Şeytan ülkesine götürdü.

Sevinmiştim sevinmesine sanmıştım ki kurtulmuştum ondan ama içime düşmüştü şüphe.

Haber saldım ankaya nedir bu hal tiz bize haber sal.

Anka bulup bir tosbağı, köstebekten aldığı bilgiyi bize haber saldı. Didi aman sultanım aman, bu bildiğin salya sümsük hoca değil, bu iblisin uşağı, her taşın altına koymuş ifritten bir ulağı…

Toplandı hemen obanın aksaçlı erenleri. Didiler eyvah eyvah, şeytan bu ulak ifritler, kelebekler onları nasıl boğar. Hemen önlem almaya koyuldular…

İfritin işlerin bir, bir, açık eylerken, bühtan edüp lanet eyledi o, bu aziz Millete…

Şeytan ona akıl verdi. Sal didi ifritten ordunu. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş koma didi.

O gece, şeytanın buyruğuyla üstümüze ifritten ordular saldılar.

O gece birçok günahsız cana kıydılar.

Yıkıp da yurdumuzu viran eylemek sonrada bu aziz vatanı şeytana teslim etmek istediler.

Ne varsa horasan erenlerinden geri kalan, evliya, esfiya ve şüheda hemen kolların sıvadılar. Gökyüzüne selalar, tekbirler, zikri dua ile haber saldılar.

Görünmez şeytan ordularına, görünmez Rahmanın orduları karşı koydular…

Her bayrama bir kurban gerek idi.

Milletin 15 Temmuz Diriliş Bayramına, içimizden en masum ve temiz olanları kurban verdiler.

İfritler köprüye çıkmış güvercin avlıyordu.

Çakallar bülbüllere havlıyordu.

Kahraman Kazanlılar kazana koyup o ejderhayı poyraz ile kavuruyordu.

O gece bir serçe bir ejderhayı kanatlarından tutup yere vuruyordu. Savrulan tozlarını bütün iblisler görüyordu.

Meydanlarda saf saf, Anadolu’nun çocukları şehadet şerbetin içmeye sıraya duruyordu. Çıkmış idik hepimiz o gece erik dalına, niyetimiz şerbet olmasa da bu gök sofrasından bir tutam üzüm yemek idi.

Karanlık gecenin sabahı nur gibi üzerimize doğuyordu.

Münafıklar saf değiştirmiş meydanlar doluyordu.

Yunus Emre-leyin yazdım ben bu yazıyı münafıklar gözünden örtsün ma’na yüzünü vesselam…