İstanbul, Anadolu şehirlerinin ‘Halife’siydi, şeyhiydi.

Tıpkı, beni ümeyye oğullarının, ‘Hilafeti’ parçalayıp, zahirinin batınından ayrılmasına ve sekülerleşmesine nasıl sebep oldu ise, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında yapılan yanlış bir tercihle Ankara’nın baş-kent yapılmasıyla Anadolu şehirleride, zahirleri batınlarından ayrılarak sekülerleşti…

Böylece şehirlerimiz kentleşerek, İstanbul üzerinden Medine-i Münevvere ’ye olan bağları koptu.

Medine, şehirlerin varoluş hakikatlerinin bağıdır…

Modern zaman Müslümanlar’ı, Şehirleşmenin problemlerini değil, kentleşmenin problemlerini yaşamaktadır.

Şehirlerin problemleri olmaz. Kentlerin problemleri olur. Kentler, problem üretir. Şehirler problem çözmek için kurulmuştur…

Şehirlerimiz, Kentleştirilince, ilimsiz, irfansız, hilimsiz, halife-ler, şeyh-ler türetti. Cemaatsız camiler, camisiz cemaatler, irfansız, ilimsiz, içsiz ve içeriksiz medreseler/okullar ve tekkeler türetti.

Kentlerde yaşayan modern zaman Müslümanlara bakıp, kent ve onun sosyolojisinin bütün problemlerini ‘İslam’a ve Şehre hamletmenin ve çözme çabasında olmanın bir anlamı yok.

Kent düzeni içinde, hayırlı niyetler üzere ‘hizmet’ anlayışı ile kurulan derneklerin, vakıfların, cemaat ve cemiyetlerin, din ve hizmet pazarlamacılarının elinde, çıkar kovalayan birer lobi haline hızla dönüşmesinin sebebi budur…

İlk yapılacak şey, şehadet ettiğiniz kelimenin (Kelime-i Şehadetinizin) gereğini yerine getirmektir. Yani ‘La Kent’, ‘İlla Şehir’ demek zorundasınız…

Kentleri, Şehre şirk koştuğunuz sürece bu problemlerin altından kalkamazsınız.

Yalnızca zahire yönelip sünnileşmenin, yalnızca maneviyata yönelip şiileşmenin götüreceği yer Medine-i Münevvere değildir.

Medine-i Münevvere, Kelime-i Şehadetinizin / ‘La İlahe İllallah Muhammed Resülullah’ın şehridir.

Anadolu şehirlerini Medine-i münevvere üzerinden tevarüs ettirenler;

“Çalabım bir Şar / Şehir yaratmış / İki cihan aresinde Bakıcak didar görünür / Ol Şar’ın kenaresinde

Nâgehan ol şara vardum / Ol şarı yapılur gördüm

Ben dahi bile yapıldum / Taş ü toprak aresinde…” buyurmuşlardır vesselam…