Türkiye’nin en önemli sorunu nedir diye sorulacak olursa mutlaka ‘gıda ve beslenme’ diye cevap veririm.

Türkiye genelinde gıda tüketimine bakıldığında, tahıl ve tahıl ürünleri tüketiminin ilk sırada yer aldığını görüyoruz. Devlet Planlama Teşkilatı’nın Ulusal Gıda ve Beslenme Stratejisi Çalışma Grubu Raporu’na göre Türkiye halkı, günlük enerjinin yaklaşık yarısını ekmek ve tahıl ürünlerinden sağlıyor. Hatta, günlük enerjinin yüzde 44'ünü ise sadece ekmekten karşılıyor.

Gelir dağılımının en alt yüzde 20’lik bölümüne inildikçe, hububata dayalı ürün, şeker ve yağ ile çay-kahve tüketim harcamaları artmakta; buna karşılık et, balık, meyve tüketimi hızla azalmakta. Son günlerde yaşanan fiyat istikrarsızlığı ve zamlara bağlı olarak makarna tüketiminde de ciddi artış olduğu göze çarpıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Gıda ve Beslenme Bülteni'nde ise beyaz ekmek yüzünden Türk halkının ‘gizli açlık’ çektiği belirtiliyor.

Toplum olarak farklı sorunlarımız var elbet. Ancak, hepsinin temelinde beslenme yatıyor.

Sağlıklı, doğru, helal ve güvenilir gıdalarla beslenemeyen insanlardan doğru dürüst hizmet ve başarı bekleyemezsiniz!

Ne öğrenciniz başarılı olur, ne askeriniz savaşabilir, ne siyasetçiniz kanun yapabilir, ne bürokratınız görevini ifa edebilir, ne de bilim adamlarınız üretebilir…

Bir yandan toplum sağlığına önem verdiğinizi söyleyeceksiniz, diğer taraftan da sağlıklı beslenmenin önüne sayısız engel koyacaksınız.

Gıda güvenliği, zamlar, adaletsiz gelir dağılımı, denetim yetersizliği…

Bütün bu sebepler toplum sağlığını tehdit ediyor.

Kısa bir sorgulama turuna ne dersiniz?

Hatırlayın!

Yakın geçmişte unları beyazlatmak için ‘benzoil peroksit’ adlı kimyasal kullanılıyordu. Fedakâr gıda aktivistleri ile vicdanlı bürokratların gayretleriyle bu kimyasal yasaklandı ancak; denetim yetersizliği sebebiyle hâlen kullanıldığı iddiası ve şikâyetleri gelmeye devam ediyor.

Ünlü pizzacıların mutfağında kullanılan ürünler ne kadar doğal, güvenilir ve helal?

Ünlü hamburger zincirlerinin ürün muhteviyatı, “helal” hassasiyeti taşıyan tüketiciler açısından ne kadar güvenilir?

Tatlılara ilave edilen krema, jöle, jelatin, alkol gibi katkı maddeleri sağlığımızdan neler götürüyor? Hiç düşündünüz mü?

Margarin lobisinin medya, diziler ve sözde sosyal sorumluluk projelerini kullanarak bilinçaltını yönetmesi neticesinde, tereyağı ve zeytinyağından nasıl uzaklaştırıldık?

Türkiye’de hanımlar zeytinyağı ile yemek pişirilmeyeceği yalanına inandırıldı, bu yalan yıllarca sürüp gitti. Yeni yeni uyanmaya başladık.

Ünlü şeflerimizin(!) mutfakta meşrulaştırdığı likör ve şarap katkılı özel menüler mutfak kültürümüzü yerle yeksan etti!

Helal hassasiyetten uzak, Batı menşeli hayvansal katkılar, maalesef ülkemizdeki yüzlerce hazır gıdada fütursuzca kullanılmakta.

“İnsanın doldurduğu en kötü kap mide”dir. Mideniz ne ile doluyorsa siz, o oluyorsunuz!

Özetle, ne yiyorsanız ‘o’sunuz!

Et fiyatları cep yakıyor!

Her ramazan öncesi başlayan “geleneksel et zamları” tartışmasını bu yıl biraz daha erkene aldık! Ne acıdır ki herkes suçu bir başkasının üzerine atıyor. Olan, son tüketiciye oluyor.

Kasaplar, her ramazan ayında olduğu gibi bu ramazanda da ortaya çıkan fırsatçılara isyan ediyor ve üretici, aracı, tüccar üçgeninde fırsatçılık yapıldığına dikkati çekiyor.

Türkiye Kasaplar Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkârları Federasyonu Başkanı Osman Yardımcı, ramazan fırsatçılarına karşı ciddi yaptırımların uygulanması gerektiğini söylüyor. Yardımcı'ya göre artışın yegâne nedeni, tekelleşmiş et üreticileri!

Türkiye'nin büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı da gün geçtikçe erimeye devam ediyor. TÜİK'in verilerine göre son bir yılda, Türkiye’nin büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığı toplam 73 milyon 472 binden, 69 milyon 106 bine geriledi. Türkiye'nin kırmızı et ihtiyacını karşılayan hayvan sayısı bir yılda 4 milyon 365 bin azaldı. Et fiyatları ise son bir ayda 60 lira birden arttı.

Et fiyatlarını dizginlemek, hayvan sayısındaki düşüşü önlemek için önümüzde bir tek yol var. O da yeni bir teşvik ve destek paketi oluşturarak aile işletmelerini acilen yaygınlaştırmak. Aile yetiştiriciliği veya köy üretimi denilen modele dönülmeden hayvan sayısı artmayacak. Dolayısıyla et ürünlerindeki fiyat artışının önüne de geçilemeyecek.