Ramazan geldiğinde insan onu anlatmaktan başka ne yazabilir ki mesela? Ya da soruyu şöyle sorsam daha doğru olur belki de “Ramazan geldiğinde bir Müslüman’ın bundan daha büyük bir gündemi olur mu?”

Elbette herkes buna başka başka cevaplar verebilir ama ben gibi yazmak zorunda olanlardansanız yani yazmayınca yaşayamayacağınıza falan inanmış bir hâliniz varsa ve Ramazan ayı gelmişse ondan bahsetmeden bir yazı yazamazsınız.

Daha evvelinde de defalarca Ramazan ile ilgili yazılar yazdım ben. Hatta pek çoğu da birbirine benziyordu bu yazıların. Şöyle bir şeyler yazdığımı hatırlıyorum:

“Yine bir Ramazan geldi ve bu kez eskisinden farklı. Eski güzeldi; zira eskiler hep güzeldi bence. Beni tanıyanlar, okuyanlar şunu biliyorlar ki Ramazan dediğim zaman içinde dedemin geçmediği bir yazı yazamam ben. Çok daha eskilere götürüyor zihnim düşüncelerimi. Eski vakitler, diş kirası, fakir fukara sadakası, telefon alarmıyla değil; davul sesiyle uyanan insanlar, bayramdan ziyade orucu bekleyenler, taş döşeli sokaklarda geceleri yanan kandiller, sonra eller, kınalı eller ve dua ile dua kokan diller. Eski vakitleri özlüyorum kari. Dedemin dizine başımı koyup ya da onu taklit ederek gittiğim teravih namazlarını yahut tam ezber edememiş olmama rağmen bağırarak söylediğim ıtri kokan salavatları. Ben Ramazan’ı özlüyorum, kapısının önünde dedemi beklediğim teravih namazlarını; dedemi özlüyorum, çocukluğumu özlüyorum kari.”

Ramazan bu defa kolları kırık, kanadı ürkek ve mahzun bulacak bizleri. O hoş geldi; lakin hoş bulacak mı bilmem. Zira biz güçsüz, takatsiz ve eksik kaldık. Kardeşlerimiz katledildi gözlerimizin önünde ve bizler durduramadık. İşte bak, şimdi de Ramazan geldi ve hâlen daha Filistin’de kardeşlerimizin üzerlerine bombalar yağıyor. Açlıktan çocuklar ölüyor; anneler “Çocuğum aç karnına öldü” diye diye ağlıyorlar. Onlar da oruç tutuyor, biz de öyle mi? Ya bizdeki oruç değil ya onlardaki aynı şey değil; yani ve bir eksiklik var.

İnsan bazen ve gerçekten pek çok şeyden utanıyor. Dünya o kadar da kıymetli değil işte, farkına varıyoruz. Bunca karanlık bir dünyada yaşamaktan bile utanıyor ama gücümüz de yetmiyor işte.

Ramazan geldi, yine geldi, bizim yüzümüz karaysa da geldi. Ama bu kez rahmetini de merhametini de o aç karnına öldürülen çocuklara; kucağındaki bebeğine sarılarak can veren analara, babalara, mazlumlara getirdi.

Bize ne mi kaldı?

Başımızı önümüze eğip oturacağımız kocaman bir utanç.

Neyse, Ramazan yine geldi. Hayırlı mübarek olsun…