Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun önceki gün İstanbul Kartal’da yaptığı konuşmayı izledim.

Hitabet zor zanaat ve Kemal Bey’i anlıyorum. Ne de olsa 5 yıldır yürüttüğü göreviyle olgunlaşan bir hitabet birikimi var Kılıçdaroğlu’nun. Kartal mitinginde ise bu birikime bizzat partisi tarafından savaş açılmış gibiydi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması, dinleyenlerin “alkışlamaları gerektiği düşünülen” yerlerde, partinin reklam filmindeki davul sesleriyle güya desteklendi, “Burada alkışlayacaksınız, hadi” dendi partililere.

Başarısız dizi filmlerimizde “Burada hüzünleneceksiniz, burada kahkaha atacaksınız” diye olur olmaz yerde müzik kullanılıyor ya hani, onun gibi. Genelde acemi ya da kendine veya işine güvenmeyen yönetmenlerde görülür bu maraz. Görüntüsünden emin değildir yönetmen, mizanseninden emin değildir, ses bandına güvenmiyordur, en önemlisi kameranın önündeki oyunu yeterli bulmaz; amiyane tabirle, “basar” müziği.

Biz seyircilerse durumun farkındayızdır, “Müziğe yaslanıp başarısız sahnelerini kurtarmaya çalışıyor” deriz.

Öte yandan, sinema tarihimizdeki “Yeşilçam” dilinin de kötü alışkanlıklarındandır bu. Usta müzisyen Yalçın Tura, yapımcıların sürekli “Aman her yere müzik koyalım ki, seyirci sıkılmasın” diyerek kendilerini sıkıştırdıklarını anlatır. Sanki seyirci perdedeki oyunda, oyuncunun yüzünde, diyalogda ya da dekorda olup biteni hissetmeyecek de, sırf ses bandında müzik yok/az diye sıkılacak.

Biz seyirciler, ne çektiysek “Halkımız bunu anlamaz” diyen böyle yapımcılardan ve yönetmenlerden çektik zaten.

Velhasıl, iki örneği de sinemadan verdik ama merak etmeyin “halkımız bunları kesinlikle anlar”, CHP mitinglerini organize eden şirket ve parti yöneticileri, Kemal Kılıçdaroğlu’na nasıl bir kötülük yaptıklarının farkında değiller (Belki de farkındadırlar ha, ne dersiniz?)

Meselenin diğer bir boyutu ise, CHP’nin “alkışlama” üzerine kurulu reklam kampanyası.

Çizer Umut Sarıkaya’nın bir karikatürünü hatırlıyorum, “kültürlü alkışı” diye bir tanımı vardı. Hani şu bizim kültürümüzde olmayan şeyleri tutup yücelterek kültürlü olduklarını zanneden elitçi kesimde gördüğümüz türden alkış, “Bu alkış sizin bildiğiniz alkışlardan değildir, zaten siz neyi bilirsiniz ki” diyen alkış.

CHP de “kültürlü alkışının” bir cüzü olan “protesto alkışını” öneriyor muhatabına. Yani lisan-ı hal ile, halkın tamamına değil, hedef kitlesine de değil, kendisine oy vermişlerin sadece bir bölümüne hitap ettiğini söylüyor.

Baştaki iki örnek, reklam şirketlerinin ve parti yöneticilerinin gafleti nedeniyle her partinin başına gelebilecek türden. Amma bu son bahis, CHP’ye has ve dolayısıyla hiç şaşırtıcı değil.

En kültürlü bir halimle, kültürümüzün vazgeçilmez bir parçası olan “bumerang metaforu” ile konuyu daha da açabilirdim fakat yer kalmadı.