1400 yıllık acımızdır Kerbela, yasımızdır. Allah acımızı dindirmesin. Rasulullah’ın damadı, Allah’ın arslanı, ilmin kapısı Hz. Ali ile savaşan Muaviye, Rasulullah’ın torunu, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’le savaşan Muaviye’nin oğlu Yezid… Rasulullah’ın ailesi, Ehli Beyt… Haklarında ayetler inmiş insanlar… Ehli Beyt.. Rasulullah’ın “Ben Hüseyin’i severim Allah’ım. Onu seveni sende sev, ona buğz edene sende buğz et” hadisi… Biraz zaman geçecek, bu hadisin şerefine nail olan Hz. Hüseyin Efendimiz; Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından işkenceye, susuzluğa maruz kalacak ve sonunda da şehitlerin efendisi olacaktı…

Yetinmediler. Ehli Beyt’e, Rasulullah’ın ailesine ve onları sevenlere zulmetmeye devam ettiler. Çifte Sultanlar… Hz. Fatıma ile Hz. Sakine annelerimiz… Hz. Hüseyin’in kızları… Hz. Ali ile Hz. Fatımatü’z Zehra annemizin torunları… Rasulullah’ın torunları… Muaviye’nin oğlu Yezid, onları gemilerle gönderdi, cariye olarak köle olarak sattı! O zamanki adıyla Konstantiniyye’ye getirildiler. Rasulullah’ın torunu olduklarını öğrenince bugünkü adı Koca Mustafa Paşa Sünbül Efendi, o günkü adı Kızlar Manastırı olan yere hapsettiler. Onunla da yetinmediler. Müslümanları aşağılamak, tahkir etmek için saraydan iki şövalye ile evlenmeleri için karar çıkardılar.

Merhametin timsali, iffetin timsali Hz. Fatıma annemizin torunları… O Hz. Fatıma annemiz ki ömür boyu vücudunu, saçlarını haram gözlerden sakınmış, iffeti için gece gömülmesini vasiyet etmiş, yaşarken korunduğu haram gözlerin ölünce üzerine düşmesinden korkmuştu… Onun torunları Çifte Sultanlar’ın böyle bir kararı kabul etmeleri düşünülemezdi… İçleri acıdı, canları yandı. Muaviye ve oğlu Yezid’in, Ehli Beyt düşmanlığının sonuçlarıydı bunlar… Rasulullah’ın ailesinin gördüğü zulüm devam ediyordu. Çifte Sultanlar bir gece yarısı ellerini Allah’a açtılar, yakardılar: “Yâ Rabb’i! Bizim pâk neslimize, iffetimize ve îmânımıza bunlar kast etti. Sen intiharı haram eyledin, buna müsaade buyurmadın ancak senin merhametine ve inâyetine sığınıyoruz, sen bize bu zilleti revâ görme, bizleri bu işten muhafaza eyle, yardım eyle!” Sabahına ruhlarının Allah’a gittiği görüldü… Allah, iffeti uğruna dua eden Habibi’nin torunlarını, zarar görmelerine müsaade etmeden yanına aldı…

Yetinmediler. Kabrine zarar verdiler, harap ettiler. Bilinir, Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabrini Akşemseddin Hazretleri bulmuştu.. İşte Çifte Sultanların kabrini de Hazreti Pir Yusuf Sünbül Sinan (kuddise sirrahu) keşfetmiş, mamur etmiştir. Sünbül Sinan Tekkesi, İstanbul’un Kerbela’sı olmuştur. Sünbül Sinan Hazretleri, vasiyet etmiş, Rasulullah’ın torunlarıyla aynı hizada yatmanın hadsizlik olduğunu belirtmiş, vefat edince kabri, Çifte Sultanlar’ın kabrinden aşağıda kazılmış, sırlanmıştır.

İstanbul’un fethinden bu yana her 10 Muharrem’de Sünbül Sinan Tekkesi’nde Kerbela şehitleri Hz. Hüseyin Efendimiz’e mevlit ve dua merasimi düzenlenmektedir.

Yolunuz bir gün düşerse ruhlarına Fatiha okuyun. Kerbela’yı hatırlayın, gözyaşı dökün ki günahlarınız affolsun. İffeti hatırlayın. Zalimi hatırlayın. Ehli Beyt’i hatırlayın.

Bizi de dualarınızda unutmayın… Ruhlarına El-Fatiha!