Aklımız erdikçe, düşünmeyi ve mantığımızı kullanmayı öğrendikçe, dünyadaki her şeyin tek bir amaç için araç olduğunu öğrendik. Bir memurun, o gün kendisine verilen işi yapması, fırıncının ekmek, tamircinin tamir, doktorun hasta bakması gibi; bizler de, bu dünyaya içimizdeki olabileceğimiz en iyi ve faydalı insan olabilmek gönderildik. Bunu Rabbimizin (cc) söylediği, Peygamber efendimizin (sas) yaşadığı gibi yaşayarak, araçları helâl dairesinde kullanarak elde etmemiz tavsiye edildi. Bunun için de önce bilmemiz, öğrenmemiz, sonra da hayata geçirmemiz gerekli.

Öğrenmenin sayısız yolları vardır

Gözlerimiz beynimizin giriş kapısı. Duymasak bile, gördüklerimiz beynimize kaydedilir. Doğduktan sonraki ilk öğrenme biçimleri olan hissiyat ve görme, bebeğin huzurlu ya da huzursuz olmasına vesile olur. Bu sebeple en başta görme, daha sonra işitme ve dinleme, öğrenmenin en etkin yollarındandır. Zihnimiz aradığımızı gösterir ve otomatik olarak ona yoğunlaşırız. Öğrenme ilgi ve merakla başlar ve giderek ihtiyaçlara göre sınıflanır. Eğer bir zihin öğrenmeye odaklı ise, bu bir insanın hayatı için çok kıymetli bir kazanımdır.

İnsanın hayatı öğrenmelerle şekillenir

Mesleki bilgi ve beceri için okumak, öğrenmenin sadece bir boyutudur. Her tahsil süreci, insanın zihnini açan, ufuk kazandıran ve daha geniş bir çerçeveden hayata bakarak, “Bu insan okumuş, (tabiri caizse) mürekkep yalamış” denecek hale gelir. Niye? Çünkü üzerinde tezahürleri vardır. Başkalarının göremediği yönleri görme, daha akıllıca davranma, fotoğrafın tümünü görerek hareket etme ve hayatında aklın, mantığın, sağduyunun izlerini görme, insan kıymeti bilme gibi güzel vasıflara sahip olmuştur. Zümer Suresi 9 ayeti kerimede,  “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” diye buyuruyor Rabbimiz (cc). O halde, bilmek; hayatı aydınlatan bir ışığa, bizi manen doyuran rızka ve Rabbimize (cc) yaklaştıran bir nimete dönüşmeli. Biz biliyor olmanın sorumluluğu ile yaşamalıyız.

Okullar diploma ile ne kazandırır?

Anne babalar yani biz ilk öğretmenler olarak, aile okulunda, çocuklarımızın hayatta neyi okumalarını ve ne öğrenmelerini istedik? Bakışlarını nereye yönlendirdik? Okul deyince, çok ders çalışmayı, iyi okullarda okumayı, iyi bir işte çalışarak bol para kazanmayı ve rahat yaşamayı ısrarla istediğimiz ve olmadığında krize girdiğimiz kadar, Allah (cc) kul ilişkisine, doğru düşünmeye, dünyaya bakışlarını düzeltmeye odaklandık mı? Evdeki rol modelliğimizi, anlayışımızı düzelterek, nezaketimizi önce evdekilere göstermek gibi bir hassasiyet geliştirdik mi? İnsanlığı ve saygıyı önce evde yaşamamız için çabamız oldu mu? Kursa ya da okula gönderip çocuğun ahlâkını öğretmenlerin düzeltmesini istemeden önce, bunun bizim işimiz olduğunu akledebildik mi?

Bilelim ki, insana ahlâkı diploma değil, aile terbiyesi ve ilim kazandırır. İlk diploma anne babalara verilen belge olmalı, daha sonra çocuklar diploma almalı. İnsani bir altyapı varsa o zaman diploma değer katar, geliştirir ve o insana nitelikli bir insan olma özelliği kazandırır. O zaman önce diploma değil, önce aile terbiyesi diyelim.