Diriliş Postası; gazete olarak belli hassasiyetleri, çizgisi olan bir gazete… Ne patronu gazeteciliği bir yerlerden ihale koparmanın aracı olarak görüyor ne de yazarları gazetedeki köşelerini menfaatleri için silah olarak kullanıyor. Gazeteyi ve gazeteciliği de sadece Ümmet-i Muhammed’in sesi olmak, insanlığa bir katkı sunabilmek için bir araç görüyorlar. Yaptığımız işte, yazdığımız yazıda, attığımız manşette “Allah’ın rızası, İslam’ın bekası, Ümmetin faydası, mazlumun duası “ hep birinci önceliğimiz oluyor. Dolayısıyla cirmi küçük olsa da etkisi büyük bir gazete olarak yolumuza devam ediyoruz. Farklı olduğumuzu, Hak’tan yana olduğumuz için de hep haklı olduğumuzu düşünüyoruz. Gazetemizin bir yaşını doldurması sebebiyle yapmış olduğumuz program da farklı olduğumuzun tescili oldu gerçekten. Diriliş Postası gazetemizin 1. Yıl Etkinlikleri kapsamında gazete yazarları ve yöneticileri olarak 28 Şubat Pazar günü Şanlıurfa Akçakale’de, Süleyman Şah Çadır Kenti’nde bir program düzenledik. Herkes yıl dönümlerini, önemli günlerini çeşitli otellerde, eğlence merkezlerinde vur patlasın, çal oynasın şeklinde kutlarken Diriliş Postası’nın Urfa Akçakale’de şimdilik misafirimiz olan Suriyeli Müslüman kardeşlerimizle bir arada geçirmesi başlı başına takdire şayan bir davranış.

Kampta gördüklerimiz; yaşadıklarımız ise bu programın ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. Bu programla belki biz oradaki kardeşlerimizin sorunlarını çözemedik, yaralarına merhem olamadık ama bir yol açmış olduk; dikkatleri oraya çekmeyi başardık, insanlarda bir bilinç, bir hassasiyet oluşturduk inşallah.

Oradaki çocukların masumiyeti, küçücük bir hediyeyle dünyalar bağışlanmış gibi mutlu olması, her türlü zorluklara, yaşanmışlıklara rağmen hayat dolu olması görülmeye değerdi.

6-7 yaşlarındaki bir kız çocuğunun ısrarla birkaç defa yanıma gelip “Biz sizi çok seviyoruz.” demesi, bunun sonucunda kendisine ikram etmek istediğim bir çikolatayı “Ben az önce almıştım.” diyerek reddetmesi “Biz de sizi çok seviyoruz.” cümlesini gözyaşı içinde kurmama yetti.

Çadırına 3-5 dakika misafir olduğumuz bir ailenin o yokluk içinde size ikramlarda bulunma konusunda ısrarcı olması; Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu ve tüm Türkiye Müslümanları için öylesine içten, öylesine yürekten dualar etmesi sizi derinden etkilemeye yetiyor. “İnşallah bir gün biz de sizleri kendi memleketimizde, kendi evimizde misafir ederiz.” diye dua etmeleri sizi hem sarsıyor hem umutlandırıyor.

Kampı gezince, oradaki ortamı görünce, insanlarla muhabbet edince şu kanaate vardım: Dışarıdan düşmanların tüm saldırılarına, içeriden hainlerin tüm ihanetlerine rağmen ayakta kalabilmemiz; bizim çok güçlü bir ekonomimiz, çok güçlü bir ordumuz, çok gelişmiş teknolojimiz olmasından değil. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere hükûmet üyelerimizin, devlet yöneticilerimizin arkasında müthiş bir dua ordusunun olmasındandır.

Allah, devletimize zeval vermesin; İslam kardeşliğine, ümmet bilincine sahip yöneticilerimizi başımızdan eksik etmesin.