İnsanın gücü yetmiyor bazı şeyleri anlamaya. Öyle tuhaf olaylar yaşıyoruz ya da oluyor ki ne anlamak ne anlatmak mümkün oluyor. Ben bu yaşadığımız son -ki inşallah son olacak- ihanete karşı onurlu, inançlı ve dimdik duruşumuzu da bu çerçevenin içinde düşünüyorum. Ve günlerdir anlamak için beynimi çatlatıyorum neredeyse. Hayır, “bana da ahmak diyebilirsiniz” demeyeceğim. Ben ne aklımı ne de gönlümü kimsenin eline vermedim. Hayretim gururumdan, inancımdan ve bir tarihi bizzat yaşıyor olmamdan.

Benim anlayamadığım ve anlatmaya gücümün yetmediği şey bu hainlerin yaptıkları değil -onların soyu kurusun, nesli tükensin, lanet olsun onlara-  onun karşısında bir milletin topyekûn duruşu hepimize şükürler ettiren. Mermilere, silahlara, tanklara karşı bir milletin yürüyüşü benim bahsettiğim. Bunu ne akıl ve mantıkla anlamak mümkün ne de kelimelerle anlatmak. Bunu ancak inanmış, iman etmiş ve vatanını yâri bilmiş insanlar akıllarıyla değil de gönülleriyle, imanlarıyla yapabilirlerdi ve öyle de oldu. Ya da şöyle söyleyeyim; haydi kurşunların önüne atılan ablaları anladık, tankların paletlerinin altına yatan ağabeyleri anladık, silahlı hainlere karşı yanındaki vurulup düşse de yürüyen kardeşleri anladık; havadaki bir savaş uçağının üzerine atlamaya çalışmak nedir Allah aşkına! Bunun izahında imandan gayri ne vardır ve ne olabilir.

Bir İngiliz gazetesi “Türkler, anlamsız şekilde bomba atılan, ateş edilen yerlere gidiyor” diye yazmış. Be hey ahmak! Ateşe değil, ölüme koşuyor. Ölümü korkutan bir yürüyüş o. Anlamsız değil, onlar anlayamıyorlar. Daha açık söyleyeyim Batı, Türk’ü yeniden tanıyor, dünya Türk’ü yeniden tanıyor. Zira son vakitlerde unuttular bunu, bu milletin kuvvetinin, gücünün imanından geldiğini unuttular. Ha hakikati de söylemek lazım; biz de unuttuk bunu. Nereden geldiğimizi, nasıl geldiğimizi, kim olduğumuzu unuttuk. Ya da anlatamadık onlara. Ama şimdi yeni ve yeniden bir destan yazılıyor, biz kendimizi, onlar da bizi yeniden tanıyor.

Kâri, tarihi yaşıyoruz tam da şimdi. Senelerdir tarih kitaplarından okuduğumuz, bilenlerden dinlediğimiz bir kahramanlık destanına şahit oluyoruz. Bundan asırlar sonra bile insanlar bunu konuşacak, kitaplar bunu yazacak ve bunu okuyacak çocuklar. Zulme karşı duruşu ve ihanete boyun eğmeyişini bütün bir tarih satır satır yazacak. Ve bu milletin vatan aşkını, tek tek her birini onurla, gururla anlatacak bizden sonrakiler. Ve hainlere sadece şimdi değil, sonra da ve çok sonra da kendi nesillerinden gelenler dahi beddua edecek, lanet edecek.

Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz

Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz

Böyle söylemişti Akif. Onun da ruhu şad olsun. Bu millet yine aynı millet ve yine milliyet nedir, vatan ne demektir bütün bir dünyaya gösterdi ve öğretti. Kim olduğunu, kimden olduğunu hem kendi hatırladı ve hem de hatırlattı âleme.

Bu vesileyle tekraren söylemek gerek:

Şehitlere rahmet, hainlere lanet olsun. Devletimiz, milletimiz vatanımız daim ve Allah yardımcımız olsun…