Filistin’de yaşananlar atalarımızın şu sözünü hatırlatıyor: “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır!” Bu işgalci hırsız, gasbettiği evi o denli benimsemiş ki evin gerçek sahibi olmadığını hatırlamak istemiyor. Bunu hatırlatan herkese saldırıyor, çamur atıyor, tehditler savuruyor.

Bu da gösteriyor ki Orta Doğu’da bir siyonist İsrail sorunu yaşanıyor. Arkasına aldığı Batılılara o denli güveniyor ki bir gün bu topraklardan sökülüp atılacağını aklına bile getirmek istemiyor. Kendini güvenlik duvarlarıyla, demir kubbelerle, beton bariyerlerle, elektrikli çitlerle koruyacağını sanıyor. Fakat biz çok iyi biliyoruz ki “Eşkıya dünyaya hükûmdar olmaz!”

7 Ekim sabahı Hamas’ın başlattığı operasyon bir sebep değil sonuçtur. Bunu çok iyi anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Uzun ve zahmetli bir sürecin sonunda alınan bu operasyon kararı, Gazze halkının yaşadığı sıkıntıları dünyaya duyurmayı ve yaklaşık 20 yıldır İsrail tarafından uygulanan ablukanın kaldırılmasını amaçlıyor. Yani Gazze halkının talebi; yaşayabilecekleri kadar suya, gıdaya ve sağlık imkânlarına kavuşmak gibi temel insani ihtiyaçları içeriyor.

Gazze Şeridi; İsrail, Mısır ve Akdeniz arasında 41 km uzunluğunda ve 10 km genişliğinde dar bir bölge. Yaklaşık 2,3 milyon kişiyi barındırıyor ve dünyadaki en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip alan. Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile birlikte Filistin topraklarının bir bölümünü oluşturuyor. Birleşmiş Milletlere (BM) göre Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 80'i uluslararası yardıma bağımlı ve yaklaşık 1 milyon kişi de günlük gıda yardımına muhtaç. Bu da orada yaşayan insanlar için günlük hayatın çok zor olduğu anlamına geliyor. BM'ye göre 2021 yılından bu yana Gazze’ye günde sadece 13 saat elektrik veriliyor.

İsrail, Gazze üzerindeki hava sahasını ve kıyı şeridini kontrol ediyor, sınır kapılarından kimlerin ve hangi malların giriş çıkışına izin verileceğini kısıtlıyor. İsrail bunun güvenlik için hayati olduğunu savunarak Mısır’ı tehdit ediyor. Daha dün İsrail uçaklarının Refah Sınır Kapısı’nı bombalamasının amacı da buydu.

İsrail âdeta Amerika’nın şımarık çocuğu gibi hareket ederek işgalci olduğu bölgede her yeri talan ediyor, yasaklı silahlar kullanıyor, yıkıyor, katlediyor, korku salıyor, insanlara hayatı yaşanmaz hâle getiriyor. Bunu yaparken de hiçbir ahlaki ilke tanımıyor. Çünkü biliyor ki ABD ve Avrupa ülkeleri İsrail ne yaparsa yapsın, hoş görüyor ve bu şımarık çocuğun sırtını sıvazlıyor. Bu da yetmezmiş gibi eline silah veriyor, bomba veriyor, uçak veriyor. Bu şımarık çocuğa hasbelkader “dur” diyecek hiç kimseye de izin vermiyor. Sadece son 10 yılda işgal edilen yeni alanlara yani Gazze’nin hemen bitişiğindeki topraklara 500 bin Yahudi yerleşimci yerleştirildi. BM ve pek çok ülke, yerleşimleri uluslararası hukuk nezdinde yasa dışı buluyor ancak siyonist İsrail bunların hiçbirini dinlemiyor.

Hamas’ın bu duruma karşılık vermesinin bir diğer nedeni de son yıllarda artarak devam eden Mescid-i Aksa işgallerine karşı siyonistleri uyarmak ve İslam dünyasının dikkatini çekmek amacı taşıyor. Hamas'ın askerî kanadı El Kassam Tugaylarının komutanı Muhammed el Deif, yayınlanan bir ses kaydında, operasyonun “Mescid-i Aksa'nın avlusunda Peygamber Efendimizi(sav) aşağılamaya cüret eden İsraillilerin Mescid-i Aksa'ya yönelik günlük saldırılarına” misilleme olduğunu açıkladı.

Son yıllarda siyonistlerin Mescid-i Aksa’ya baskınlarının artması Müslümanları endişelendiriyor ve burada ibadet eden Filistinlilerle işgalciler arasında sık sık çatışmalar yaşanıyor. Geçtiğimiz nisan ayında İsrail polisi, dinî faaliyetlerle ilgili bir anlaşmazlığın ardından ses bombası ve plastik mermi kullanarak camiye baskın düzenledi. 2021 yılında yapılan yine kanlı bir saldırı, İsrail ile Hamas arasında 11 günlük çatışmaya yol açmıştı.

Tüm bunların yanı sıra siyonistler uzun zamandır Gazze’yi istedikleri gibi bombalayarak çoğu kadın ve çocuk yüzlerce Gazzeliyi öldürüyor. Siyonist işgalcilere cevap verilmeyen her geçen gün saldırılar artarak devam ediyor. Şu durumda Gazze halkının kendini savunması, temel yaşam ihtiyaçları için mücadele etmesi; evini, ailesini ve namusunu koruması, her Müslüman için kutsal olan Mescid-i Aksa’yı işgal eden siyonistlere tepki göstermesi kadar doğal bir şey olabilir mi? İsrail doğrudan sivilleri hedef alarak dünyanın gözü önünde soykırım suçu işliyor. Canlı yayında tüm dünya yeni bir Srebrenitsa katliamını seyrediyor. Siyonist rejimin son beş gündeki saldırılarında şu ana kadar 2 bine yakın Filistinli katledildi. 7 binin üzerinde yaralı var. Bunların büyük kısmı çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşuyor.

ABD ve Avrupa başta olmak üzere siyonistlere destek veren ülkeler bu imtihanı çoktan kaybetti. Bu yaşananlar tarihe yüz karası birer insanlık suçu olarak geçecek. Ukrayna’da yaşananlar ile Filistin’de yaşananları karşılaştıran her aklıselim sahibi insan ortadaki ikiyüzlülüğü net olarak görmektedir. İslam dünyasının, bu Haçlı zihniyetinden bir fayda gelmeyeceğini anlaması gerekiyor. Çünkü Mescid-i Aksa sadece Filistinliler için değil, tüm Müslümanlar için bir onur ve insanlık meselesidir. Bu katliamlara sessiz kaldığımız her geçen gün, bizi zalimlerin safına yaklaştırıyor. Yaşananların hesabını ne dünyada ne de ahirette veremeyiz. Bunun bilinciyle hareket ederek işgalci siyonistlere ve destekçilerine karşı hep birlikte cevap vermemiz; yarın geç olmadan hemen bugün harekete geçmemiz gerekiyor. Yazımızı merhum Cahit Zarifoğlu ile tamamlayalım:

Filistin bir sınav kâğıdı

Her mümin kulun önünde