İsrail, İngilizlerin deyimiyle Orta Doğu’da geniş bir savaş hedefliyordu. Hedefini gizleme gereği duymadı hiçbir zaman. Kurulduğu günden beri tırtıklaya tırtıklaya Filistin topraklarını işgal etti. İşgalinde ABD, İngiltere ve Avrupa ülkelerini arkasına aldı. Yaptığı işleri gizleme gereği duymadan dünyanın gözünün içine baka baka yaptı, yapmaya da devam ediyor.

Son Gazze savaşında da aslında kendi planı çerçevesinde kendisine saldırılmasını bahane ederek büyük bir toprak parçası olarak gördüğü Gazze’yi ele geçirme planına başladı. Hamas’ın mukavemeti ve dünyanın itirazlarına rağmen 30 bin kişiyi şehit ederek operasyonlarına devam ediyor. Hatta planlarını uygularken kendi vatandaşlarını öldürmekten bile geri durmadı. İlk gün yapılan panayır katliamını da kendisinin yaptığı ortaya çıkmasına rağmen pişkin bir tavırla gülerek geçiştiriyor. Zalimler için her şey mübah ne de olsa.

İlk etap tamamlandığına göre savaşı bölgeye yaymanın zamanı dediler. Hedefte Suriye, Irak ve Yemen var. Akdeniz’e taşıdıkları gemilerin ve Uçakların boşuna olmadığını dünya âlem biliyordu zaten. Ürdün’de ABD askerî misyonuna yönelik saldırının planlı olduğu ve “seni döveceğim bahane lazım” kabilinden olduğu da konuşuldu. İran, saldırıların odağında olacağını bildiği için bazı önemli üst düzey askerlerini Suriye ve Irak’tan çekti. Proxy gücü olan bazı örgütlere de ABD misyonlarına yönelik saldırılara son verdiklerini söyletti. Buna rağmen ABD ve müttefikleri Suriye, Irak ve Yemen’de bazı noktaları vurdu. Bu yazı yazılırken ölü ve yaralı sayısı ile vurulan tesislerin durumuna dair bilgi basın organlarına düşmemişti. İran ise Irak sınırında dört günlük bir tatbikat yapacağını ilan ederek binlerce askerini Irak sınırına taşıyıverdi. Bölge ısındıkça ısınacak gibi. Önümüzdeki günlerde bölgede daha çok İngiliz Commonwealth askerleri, Amerikan komando birlikleri ile diğer müttefik askerlerinin yoğunluğu da artırılacaktır.

Hedefin hangi ülke olacağı atılacak adımlarla açık şekilde görülecek. Ama bu yılan tıynetlilerin İsrail sevdasıyla yapamayacağı yoktur. Bunu unutmadan her şeye hazırlıklı olmak gerekiyor. Kendi kendine kutsal kitaplarından emirler çıkaran zelil bir güruhun “vadedilmiş topraklar” ekseninde saldırmayacağı, karıştırmayacağı toprak yok. Bunu terör üzerinden ülkeleri karıştırarak iç karışıklığa, hükûmetlere güvensizlik yaratarak ve hatta direkt saldırarak gerçekleştirebilirler. Hedefleri belli; hedefe ulaşmak için her şeyi yapacaklar. Son günlerdeki Kilise saldırısı ve bazı cinayetleri bu eksende okumak lazım.

Başta Türkiye olmak üzere hedefteki ülkelerin tamamı teyakkuz hâlinde lakin en önemli ülke Türkiye. Türkiye’nin gevşek davranması risk oluşturur. Kara, hava ve deniz gücünün yanında halk gücünün de bu büyük oyunu görmesi ve buna mukavemet göstermek üzere hazır olması gerekiyor. Bu zalimlerin şakası yok. Gevşersek, yıkmaya hazırlar.

Süreç devam ediyor. Her şeyi düşünen üst devlet aklı illaki planlamasını buna göre yapacaktır. Olması gereken ise bizim sabredip, oyunları doğru okuyup doğru yerde durmamızdır. Vesselam…