Bazen bazı durumlarda hemen ve çabucak tepki vermenin çok da faydalı olmadığını hatta zarar verdiğini anlıyorum artık. Böyle durumlarda sakince oturup neyin ne olduğunu ve niye olduğunu anlamak için her bir tarafı seyrediyorum. Bazen görüyorum elbette bazen de görmek benim istidadımı aşıyor.

Şimdi de öyle bir ahvalde olduğumuza kanaat getiriyorum ben. Yanmak için sadece bir kıvılcım bekleyen gevremiş çırpıları birileri yakmak ama onlarla beraber de başkalarını ve başka şeyleri kavurmak istiyor. Bir oyun tezgâhlanıyor. Her tarafında bulunanlar bir kenara çekilip de kendileri sigaya çekmeli ve “neden?” diye sormalı bence. Ne ettiklerini ne yaptıklarını ve neden böyle olduğunu sorgulamalı. Asıl mesele de şu şimdi; bu oyuna gelecek miyiz, bizi çektikleri çukura düşecek miyiz, ateşi söndürecek mi yoksa harlayacak mıyız?

Daha önce söyledim ama yine söyleyeyim; siyaset bir şeydir hatta önemli bir şeydir ama her şey değildir. Hele ki memleket ve bu memleketin bekası siyasi ihtiraslara feda edilemeyecek kadar ve çok daha fazla kıymetlidir. Bu olanların tam ve net adı fitnedir ve o fitne ateşi sadece çıkaranı değil herkesi ve her şeyi yakar.

Tesiri olur mu sözüm karşılık bulur mu bilmem ama ben zamanında buna benzer bir mesele için söylediklerimi yine söylüyorum:

“Fitne bir ateştir ki hem o ateşi salanı yakar hem de ateşine değdiğini. İnsan Allah’a imanım var diye kendine bir an bile olsa güvenmesin. Zira içinde imanı vardır sahi lakin nefsi de vardır. Kendine, kendi nefsine güvenmek Müslümanlık alameti değildir. Müslüman olan kişi kendine değil de Allah’a güvenir. Fitne denen ateş imanı olandan da gelir ve imanı olana da gelir. Bulaştığı vakit bir illet gibi sarar insanı. O vakit ondan uzak olmak gerekir. Şeytandan kaçar gibi kaçmak…”

“İyilik için söylenen yalan fitne çıkaran doğrudan hayırlıdır” diyor Şeyh Sadi-i Şirazî. Büyük hayranıyım. Ama anlamaya yetecek istidadım yok bazen onu. Sadece bir cümleden anladıklarımı yazmaya yetmiyor dağarcığım. Lakin ben şunu çıkarıyorum bu cümleden. Yersiz, anlamsız ve sadece çıkarı için dalkavukluk edip de yaranmak için ve kendine menfaat devşirirken karşısındakinin nefsini körükleyenler yerine sırf o nefsi susturmak gayretiyle görünenin ardında olanı, zahir de yalan gibi görünse dahi söyleyen adamlar lazım bu vakitte bize…”

Ezcümle biraz sükûnet lazım. “Ama” ile başlayan cümleler kurmanın bir faydası yok. Söylediklerimizi söylemeden evvel tartmak; yaptıklarımızı yapmadan evvel düşünmek lazım. Birine yanlış yaptığını söylemek, yanlışı engellemek, karşı durmak, karşı olmak başka şey ona başka bir yanlışla karşılık vermek başka.

Zira…