Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için önemli bir güne şahitlik ediyoruz.

Seçim sonuçları akşam saatlerinde netleşir.

Seçim çok net iki ayrımı Kıbrıslı halkın önüne koyuyor.

Ya Kıbrıs’ta Türk tezlerinin yanında duracaklar ya da Rum tezlerinin. Bunun ikisinin arası yok.

Adada mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, iki devletli çözümü savunuyor.

Ana muhalefet lideri Tufan Erhürman ise federasyonu savunuyor.

Diğer adaylar arasında “Rum’a katılalım, tek Kıbrıs Cumhuriyeti” olsun diyen bile var.

“Tamamen Rum’a katılalım” diyenlerin zihin dünyalarını sorgulamak yerine menşeilerine bakmak daha isabetli olabilir.

Federasyonu savunanlar ise yine dolaylı olarak aslında Türkiye’yi adadan çıkarmayı hedeflemiş oluyor.

Yani tek isabetli çözüm; adada iki devletli egemen sistemin ihdas edilmesidir.

Seçim sonucu ne olur bilmem ama her sene yaşadığımız kaygı nedeniyle artık bazı şeyleri ifade edip takkeyi önümüze koyup düşünmenin zamanının geldiğini ifade etmek isterim.

Kıbrıs ecdat yadigarıdır.

Kıbrıs yüz yıllarca egemen olduğumuz toprak parçamızdır.

Kimse heveslenmesin, kanla alınan toprak parçasından vazgeçmemiz söz konusu olamaz.

Kıbrıs’ın jeo-stratejik önemi, Doğu Akdeniz bağlamındaki değeri, Rumlarla tarihi çekişmemizdeki sembolik yeri ve İsrail’in vadedilmiş topraklar haritasında hedef göstermesi…

Tüm bu hususlar tek tek üzerinde düşünmemiz gereken konuları önümüze getiriyor.

Bu kadar önemli olan kara parçası sizce düşmanlar tarafından kendi haline-kaderine terkedilir mi?

Tabii ki hayır. Kendi haline bırakmıyorlar da zaten.

Siyonistler ve Rumlar sürekli plan kuruyorlar. İnce ince ve sürekli biçimde hedeflerini işletiyorlar. Toprak satın alıyorlar. Kuzey Kıbrıs’ın bürokrasisinde, siyasetinde, sivil toplumunda ve medyasında çok çok etkili olduklarını düşünüyorum. Bu etki, seçilmiş siyasi iradeyi de sınırlandırıyor.

KKTC’de neden başörtüsü sorunu var?

KKTC’de neden Türkiye’ye dönük düşmanca söylemler medyada sık sık yer buluyor?

KKTC’de Türkler aleyhine sivil toplumunu kim fonluyor?

KKTC medyasında kimler kimlerle iş tutuyor?

KKTC sosyolojisinin dejenere edilmesi ve yozlaşması için yürütülen faaliyetler neler?

KKTC eğitim sistemi, Türk ve İslam tarihini ve değerlerimizi yeni nesillere anlatmaktan çok uzak. Eğitim sistemini kimler kurguladı ve kimler dokunulmaz olarak ilan etti?

Bu soruları sayfalarca yazabiliriz.

Peki biz ne yapıyoruz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs hassasiyetini bilmeyen yok.

Erdoğan, KKTC’nin tanınması için Türk devletlerine tavsiyelerde bulunup baskı kurmakta.

İçme suyu sorununu Erdoğan çözmüştü, hatırlayın. Cumhurbaşkanlığı binasından Meclis binasına kadar kamu binaları yenilendi ve Kıbrıs Türkü en layık biçimde temsil edilmekte şu an. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çabaları saymakla bitmez.

Sahaya baktığımızdaysa Rum ve siyonistlerin kurgu ve planlarının çokluğu, bizlere daha fazla çalışmamız gerektiğini söylüyor.

Mesela; Kıbrıs Türkleri neden sadece seçim döneminde iki haftalık bir süreçte gündemimize giriyor? Sonrasında neden gündem olmuyorlar? Olumlu-olumsuz ne varsa iki toplum birbiriyle sürekli iletişim ve etkileşim halinde olmalı değil mi?

Kısaca ifade etmek istiyorum, sorun büyük ve süremiz az. Çok acil, çok büyük, çok etkili ve geniş kapsamlı bir planı hayata geçirmeliyiz.

İki hedef kritik önemi haiz;

1-KKTC’deki bürokrasi, medya ve sivil toplum vesayetini bitirecek hamleler hayata geçirilmeli.

2-Türk sosyolojisini Türk-İslam tarihi ve değerleriyle buluşturacak adımlar, derhal hayata geçirilmeli.

Bu hedefleri hayata geçirmek bazen radikal çözümler gerektirebilir.

Cesur ve kararlı bir şekilde adım atmak zorundayız.

Zaman aleyhimize işliyor.

Toprak bizim ama sosyoloji tamamen kaybedilirse hak iddia etmek gün geçtikçe zorlaşabilir.