Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın Tahran’ın 14 Temmuz’da kabul edilen nükleer anlaşmaya uygun olarak yükümlülüklerini yerine getirdiğini onaylamasının ardından İran’a uygulanan yaptırımlar kaldırıldı.

Beyaz Saray, ABD Başkanı Barack Obama’nın İran’a yönelik yaptırımları kaldıran başkanlık kararnamesini imzaladığını açıkladı.

İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması Tahran’ı ve Batı’yı oldukça memnun etse de bölgede ve özellikle de Körfez ülkelerinde kaygıya yol açtı.

Gelinen noktayı “Batı’nın bölgedeki yeni jandarması İran oldu” şeklinde okuyan bir hayli fazla.

Yaptırım kıskacından kurtulan İran’ın Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da ve Yemen’de nüfuzunun daha da güçleneceği, Tahran adına savaşan milis gruplarına daha çok para ve silah aktaracağı bekleniyor.

Bu da bölgede çatışmaların daha da şiddetlenmesi ve daha çok kan akması anlamına geliyor.

Washington, İran’ın yeni rolünü kabullenmeleri ve ona uygun pozisyon almaları yönünde baskı yapsa da bölge ülkelerinin, rejimlerinin ve halklarının, bu yeni jandarmayı kabullenmeleri o kadar kolay değil.

Amerika’nın Körfez ülkelerine söylediği şu:

“Bize güvenin, gerisini merak etmeyin. Biz sizi koruruz.”

Fakat Körfez ülkeleri bu tür vaatlere artık eskisi kadar inanmıyor.

Türkiye’nin Katar’da askeri üs kurması ve Riyad-Ankara arasındaki yakınlaşma Körfez ülkelerinin İran tehdidine karşı farklı ittifak arayışlarının ürünü.

Önümüzdeki dönem içerdiği tüm risklere ve tehlikelere rağmen Türkiye’ye bölgede yeni manevra alanları açacaktır.

Yeter ki süreci doğru yönetebilelim.

Bunun için de en başta Türkiye’yi içeride meşgul ederek bölgeden uzak tutmaya çalışanların oyunlarını bozmak şart.

İranlı liderlerin verecekleri dostluk ve iyi komşuluk mesajları Körfez ülkelerinde hiçbir anlam ifade etmiyor.

Tahran’dan beklenen iyi niyetini gösterecek pratik adımlar.

Örneğin Suriye’den askerlerini ve milislerini çekmesi.

Bu tür bir adımın ise mevcut şartlarda hayal olduğunu görmek için bölge uzmanı olmaya gerek yok.

İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılmasının bir diğer olumsuz yansıması da ekonomide olacak.

Uzmanlara göre uzun süredir düşüş eğiliminde olan petrol fiyatlarının düşüşünü sürdürmesi kaçınılmaz.

Petrolün varilinin 20 doların altına ineceğinden bahsediliyor.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Başbakanı ve Devlet Başkan Yardımcısı Mohammed Rashid Al Maktoum, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, petrol sonrası ekonomisini tartışmak üzere önümüzdeki haftalarda yerel yönetim ve ekonomi uzmanlarıyla geniş katılımlı kapalı oturumlar gerçekleştirmeye karar verdiklerini ilan etti.

Fakat Körfez ülkelerinin ekonomilerini kısa sürede petrole bağımlılıktan kurtarabilmeleri mümkün değil.

Eskiden petrol fiyatlarının coşmasıyla yıl sonunda bütçeler fazla veriyordu.

Şimdi artık o lükse sahip değiller.

Kemer sıkmaya ve harcamalarda kısıntıya gitmek zorundalar.

Benzine ve elektriğe yapılan zamlar sadece başlangıç.

Önümüzdeki günlere yönelik karamsarlığın ve kaygılı bekleyişin bir nedeni de bu.

Körfez ülkelerinin tek çıkış yolu var:

Bugüne kadar yok saydıkları halklarıyla barışmak, bütünleşmek ve taleplerini dikkate almak.