Yeni tip koronavirüsün giderek etkisini artırdığı şu günlerde bir şeyin daha önemini net olarak anladık; tarımda yerlilik ve millilik. Bu konu, eğitim ve savunma kadar önemlidir. Hatta bu yüzden bakanlığın ismi Milli Tarım ve Orman Bakanlığı olarak değişebilir. Diğer iki konu gibi her zaman siyaset üstü tutulmalıdır…

Köylerimizin giderek sessizliğe gömüldüğü yılları yaşıyoruz. Bu sessizliğin tabi birçok nedeni var ama başlıca nedenlerinden birisi köy okullarımızın birçoğunun kapanması. Taşımalı sistem var; lakin kimse 6-7 yaşındaki yavrusunu taşımalı sistemleyerine göre 30 kilometre uzaklıktaki okula göndermek istemiyor. Bu yüzden göç ediyor. Misal kendi köyümden bahsedeyim.1985 nüfusu 352 olan köyümüzde bugün, 5-6 hane anca yaşıyor. 2005 yılına kadar köyümüzde okulumuz vardı. O zamanlar köyümüzün nüfusu 100 civarındaydı. Ortaokul öğrencileri (bende dahil) taşımalı sistemle ilçe merkezine gider; ilkokul öğrencileri köy okulunda eğitim görürdü. Sonrasında ilkokulda servisle ilçe merkezine gidip gelmeye başladı. Tabi köyümüz öğretmensiz kaldı. Öğretmen, bir köy için sadece bir nüfus değildir sevgili dostlar; aynı zamanda eşik bekçisi dediğimiz kanaat önderidir. Öğretmen varsa bir köyde; köyümüz söndü demez kimse. Bugün üç ilkokul öğrencisi var köyümüzün. Üç öğrenciye bir öğretmen düşer mi demeyin. Düşer kardeşim. Gerekirse bir öğrenciye de düşer. Avrupa’da bunun örnekleri var. Biz de yapabiliriz.Bu olmuyorsa köylere okul kurup ilçedeki öğrencileri köye taşımalıyız. Hiç değilse biraz gerçek hayatı, üretimi görürler. Diyeceksiniz ki; köylere gidecek kaç öğretmen bulunur? Bu konuda haklısınız. Bunun için özel eğitim verilmeli diye düşünüyorum. Hatta illa eğitim fakültesi mezunu olmasına da gerek yok. “Bende köylerin yeniden cıvıl cıvıl olmasını istiyorum” diyen her üniversite mezunu idealist genç, bir yıl formasyon alarak çok rahat köylerde öğretmenlik yapabilir.

Köylerimizin sessizliğe gömülmesindeki bir diğer neden ise tarım arazilerinin veraset yoluyla bölünmesi ve kazancın düşmesinden dolayı yaşanan göçtü. Çok şükür, 2014 yılında buna dur denildi. Yalnız, her köyde kanunda geçen kadar büyüklükte tarım arazisi yok. Dolayısıyla arazi toplulaştırma projesi de yok.. Şahsi düşüncem, her köyün tarım arazileri belirlenip toplulaştırılmalı ve veraset yoluyla bölünmemeli. Ayrıca, tarım arazileri gerekirse köy kooperatifleri aracılığıyla ekilmeli ve herkese mahsulü kadar ödeme yapılmalı. Hatta ilçe özel idareleri, köy hizmetleri vasıtasıyla traktör, biçerdöver gibi tarım makineleriyle destekte bulunmalıdır.

Cahil şahsımın acizane son önerisi ise her tarafı yapmacıklık kokan, herkesin zengin olup devasa şirketlere yönetici olduğu şu dizilere ve filmlere bir son verip köylerdeki yaşamı konu alan diziler, filmler çekilmesidir. Bu vesileyle yüzü güneş yanığı çiftçilerimizin ve âlim olmasa da arif olan köylülerimizin ellerinden öpüyorum. İyi ki varsınız… Kalın sağlıcakla…