Trabzonspor camiası, yalnızca bir sporcusunu değil; geleceğini, umutlarını, tertemiz bir gülüşü, çocukluğun en masum bakışını kaybetti. Henüz 12 yaşındaydı Miraç Görkem Artar. Daha yeni yeni hayatı tanıyordu. Kramponlarını heyecanla bağlayan, her topa büyük bir hayalle vuran o küçücük beden, Borçka’nın serin yollarında bir trafik kazasında hayata veda etti.

Bu satırları yazarken insanın kalemi titriyor. Çünkü çocuk ölümleri kelimeleri susturur. Çünkü hiçbir dil, 12 yaşındaki bir çocuğun tabutunu tarif edemez. Hiçbir yazı, sahaya bir daha çıkamayacak bir minik futbolcunun eksikliğini anlatamaz. Miraç Görkem sadece bir futbol okulunun öğrencisi değildi; o, yeşil sahalara sevdalanmış binlerce çocuğun temsilcisiydi. Hayallerinin tam ortasında, top koşturduğu yaşta bir yol kazasında sonsuzluğa yürüdü.

Trabzonspor’un açıklamasında geçen “camianın yasa boğulması” ifadesi hiç de abartılı değil. Zira bu sadece bir ailenin değil, bir şehrin, bir kulübün ve çocuklara değer veren herkesin kaybıdır. Trabzonspor forması taşıyan her çocuk, aslında geleceğin bir parçasını temsil eder. Miraç da o geleceğin sessiz ama umut dolu bir parçasıydı. Artık o umut, başımızın üstünde bir yıldız gibi parlayacak yalnızca…

Başkan Ertuğrul Doğan’ın yurt dışından ailesine ulaşarak taziyelerini iletmesi, kulübün bu acıyı ne kadar derinden yaşadığının bir göstergesi. Bu sahipleniş; bir çocuğun ailesine, “Siz yalnız değilsiniz” demenin en insani, en vicdani biçimidir. Çünkü kulüp olmak sadece skor tabloları, kupalar, transferler değildir. Kulüp olmak, böyle acı günlerde birlikte susmak, birlikte ağlamak, birlikte sabretmektir.

Futbolun çocuklarla olan ilişkisi çok derindir. Bir çocuk, futbolla sadece oynayarak değil, yaşayarak büyür. Miraç da o çocuklardan biriydi. Belki büyük futbolcu olacaktı, belki yıllar sonra bir maçta kaptanlık bandını koluna takacaktı. Belki A Milli Takım’ın formasını giyecek, belki o formayla sahaya çıktığında Trabzonspor altyapısında başlayan yolculuğunu gururla anlatacaktı. Ama olmadı. O hayaller şimdi göğe yükseldi. - Ve geride kalanlara bir sorumluluk düştü: Bu ülkenin çocuklarına daha güvenli yollar bırakmak. Her çocuk, spor okullarına giderken, idmandan dönerken; sadece ailesine değil, bu ülkeye emanet. Bir trafik kazasında yitirilen her çocuk, bir ihmalin, bir umursamazlığın kurbanıdır. Her çocuğu yaşatmak, sadece anne-babasının değil; yerel yönetimlerin, kulüplerin, eğitmenlerin, devletin ve toplumun ortak görevidir.

Bugün Borçka’nın yolları daha sessiz, Trabzonspor’un renkleri biraz daha solgun. Ama Miraç’ın adı, sadece kayıtlara geçen bir “kaza kurbanı” olarak anılmamalı. Onun adı, futbola emek veren çocukların simgesi olmalı. Her top sürüşünde onu hatırlamalıyız. Her genç oyuncuya verilen fırsatta, bir Miraç daha yeşersin diye dua etmeliyiz.

Bu yazının sonunda, tüm kalbimizle ailesine sabır diliyoruz. Allah’tan rahmet diliyoruz. Ve biliyoruz ki; Miraç, artık başka bir sahada, meleklerle top oynuyor. Hakkını helâl et küçük kardeşim… Seni unutmayacağız.