Libya’nın başkenti Trablus’taki Temyiz Mahkemesi, 2022’nin sonunda Abdülhamid ed-Dibeybe başkanlığındaki hükümet ile Ankara arasında petrol ve gaz arama çalışmalarına ilişkin imzalanan enerji anlaşmasını askıya aldı.

Bir grup avukatın “Libya yasalarına aykırı” olduğu iddiasıyla açtığı iptal davasında mahkeme iptal yerine geçici olarak askıya alma kararı verdi.

Yani karar nihai değil ve ed-Dibeybe hükümetinin anlaşmanın yasalara uygun yapıldığını ispat etme hakkı var.

Geçen yıl imzalanan mutabakatın hükümetin yetkisinde olduğunu ve yargının yetki alanına girmediğini söyleyebilir.

Daha da olmazsa Ankara ve Trablus arasında “Libya yasalarına uygun” yeni bir anlaşma imzalanır.

Ayrıca askıya alınan anlaşma Kasım 2019’da imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması değil, geçen yıl imzalanan ve Türk şirketlerine Libya Münhasır Ekonomik Bölgesi'nde petrol ve doğalgaz arama hakkı veren anlaşma.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libya hükümetinin Hidrokarbon Anlaşması’nın arkasında olduğunu Türkiye’ye bildirdiğini ve ed-Dibeybe’nin “Gerekli çalışmaları yapıyoruz” dediğini açıkladı.

Açıklamalara bakıp şimdilik “Türkiye’nin Libya’yla imzaladığı anlaşmalar için endişeye mahal yok” diyebiliriz.

Fakat Trablus’taki mahkemenin kararının bir tür alarm olduğunu ve yaklaşmakta olan tehlikeyi haber verdiğini de görmemiz gerekiyor.

Ankara ve Trablus arasındaki iyi ilişkiler Türkiye’nin Libya’daki meşru hükümete verdiği desteğin ürünü.

Ülkenin doğusunu kontrolü altında tutan savaş baronu Halife Hafter’in başkent Trablus’u işgal etme ve meşru hükümeti devirerek Mısır’daki gibi bir vesayet sistemi inşa etme girişimi başarılı olsaydı o anlaşmalar imzalanamazdı.

Bugün anlaşmaların arkasında olduğunu bildiren hükümet varlığını büyük ölçüde oradaki Türk askerinin desteğine borçlu.

Türkiye’de birkaç ay sonra ülke tarihinin belki de en önemli seçimleri yapılacak.

Sandıktan “Libya’da ne işimiz var” diyen muhalefetin adayı çıkarsa Libya’daki askerlerimiz ve Trablus hükümetine verdiğimiz destek geri çekilecek.

Meşru hükümetin devrilmesi kolaylaşacak ve dengeler Türkiye aleyhine değişecek.

İşte o zaman Ankara ve Trablus arasında imzalanan anlaşmalar uyduruktan davalar ve sudan bahanelerle iptal edilecek.

Türkiye, Akdeniz’de önemli bir müttefikini kaybedecek.

Mavi Vatan’ın “dış politikayı askerileştirmeye ve agresif hale getirmeye yardımcı olan yayılmacı bir söylem” olduğunu öne süren zihniyetin iktidarında Ankara’nın da anlaşmaları muhafaza etmek için çaba sarf etmesi beklenmemeli.

Dolayısıyla Libya’yla imzaladığımız anlaşmalar için asıl tehdit Trablus’tan değil -ne yazık ki- Türkiye’nin içinden geliyor.

HDP’den bir heyet geçenlerde Bingazi’ye giderek Hafter’in temsilcileriyle görüştü ve heyette yer alan milletvekili katıldığı panelde Türkiye’nin Libya politikasını eleştirerek iki ülke arasındaki deniz yetki anlaşmasını tanımadıklarını söyledi.

Önümüzdeki seçimlerde muhalefetin cumhurbaşkanı adayının HDP’lilerin oylarını almadan kazanması imkânsız.

Türk halkı HDP’nin de desteğiyle Türkiye’nin Libya’dan çekilmesini savunan bir ismi cumhurbaşkanı seçerse ve sonrasında Libya’yla imzalanan anlaşmalar iptal edilirse kimse Libyalıları suçlamasın.