Dünyamızın son 2-3 senesini alıp götüren koronavirüs salgınıyla birlikte sağlık çalışanlarının ehemmiyeti daha bir anlaşılır oldu. İnsanların hayatını kurtarmak için var güçleriyle çalışan sağlık çalışanları, hepimizin takdirini kazandı. Salgınla birlikte; Evlerinden, çocuklarından, eşlerinden ve anne-babalarından uzak durmak pahasına bizleri yaşatmanın derdine düştü her biri.

Doktorluk çok “mukaddes” bir meslektir. Mevcudatta en kıymetli şey “hayattır”. Doktorlar, en kıymetlimiz olan “hayata” “hizmet” ederek, sağlığımızın “sekteye” uğramaması için, elinden gelen mücadeleyi veren “mücahitlerdir”. 

KONYA’DA KATLEDİLEN DOKTOR

Canını dişine takmış bir şekilde mücadele eden sağlık çalışanlarının maruz kaldıkları saldırılar ise yürekleri yakar hale geldi. Bu saldırılara oldukça fazla örnek verilebilir. Ancak en bariz örnek, Konya'da hasta yakını tarafından görev yaptığı hastanede tabancayla vurularak öldürülen Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ekrem Karakaya idi. Bütün toplum tarafından kınanan bu olayı sebep gösteren Türk Tabipler Birliği de grev kararı almış ve bunu uygulamaya da koymuştu.

Grev kararı almayı ve uygulamayı eleştirebiliriz. “İyiydi veya yanlıştı” şeklinde bir çok kelam edilebilir. Hayatını kurtarmaya çalıştığı bir hastanın yakını tarafından katledilen bir doktoru bahane ederek, siyasi rant elde etmeye çalışmak da ayrı aymazlıktır.  

CANA KASTETMENİN HİÇBİR AÇIKLAMASI OLAMAZ

Bir insanı katletmesinin “Ama”ları “Lakin”leri veya “Fakat”ları olmaz. Sebep ne olursa olsun insan hayatı kutsaldır. Bir insanı katletmek, insanlığı katletmek gibidir. Sebep ne olursa olsun, bir insanın canına kast etmenin, hiçbir şekilde izahı olamaz. Meselenin burasına kadar hepimizin böyle düşündüğüne eminim. Konuya bir de başka pencereden bakmak gerektiğini de düşünenlerden biriyim. Konya’daki katledilen doktor kardeşimi ve onun gibi canını hiçe sayarak, bizlerin sağlığı için mücadele eden samimi sağlık çalışanlarını tenzih ederek, işinin hakkını vermeyen kişilere de bir kaç kelam edilmeli. 

ÖZEL HASTANE İLE DEVLET HASTANESİ ARASINDAKİ FARK

Son 15-20 yılda sağlık alanında büyük atılımların olduğu bir gerçektir. Son derece modern cihazlarla donatılmış, 5 yıldızlı otel konforunda hastaneler ülkemizin her ilinde mevcut. Modern ve büyük hastanelere “eyvallah” diyoruz da, içindeki çalışanların çalışma şartlarına bakıyor muyuz? Özel hastaneye gittiğimizde, kapıdan çatıya kadar kimi görseniz yüzünde güller açıyor. Devlet hastanelerinde ise asık suratlı tiplere denk geliyorsunuz. İnsana tepeden bakan  “Küçük dağları ben yarattım” edasıyla hareket eden tiplere denk gelince kan beyninize sıçrıyor.

Hakikat ehli biri, “Esnafı asık surat, şoförü aşırı sürat, aileyi hayırsız evlat, yiğidi de süslü avrat yıkar…” demiş. Maalesef doktorluk gibi mukaddes bir mesleği, hamuru “kibir” ve “enaniyet” olan kişiler yapınca, vatandaşın da “tepkisi”  büyük oluyor. Adamın ya yakınının canı yanıyor ya da kendisinin. Bir de mendebur bir tip karşısına çıkınca, ne empati kalıyor, ne de hoşgörü... Yani kötünün günahının “ceremesini” iyiler de çekiyor. (Konya’da olduğu gibi...)

Hangi işi yaparsanız yapın, hakkını vererek yapın. İşiniz insan sağlığı ise karşınızdaki hasta veya hasta yakınına da bir tebessümü çok görmeyin. Kalın sağlıcakla...