Geçtiğimiz hafta Almanya’dan gelen bir haber birçok kişiyi şaşkına çevirdi.

Habere göre Alman polisi Bundestag’ı basarak bir darbe yapmayı planlayan Reichsbürger (İmparatorluk Vatandaşları) adındaki aşırı sağcı grubunun 25 üyesini tutuklamıştı.

Alman aşırı sağını takip edenler için bu haber hiç de şaşırtıcı değildi.  

Zira İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasındaki büyük tasfiyeden sonra bile nasyonal sosyalizm ideolojisinin kalıntıları Almanya’da hayatta kalabilmiş ve zamanla aşırı sağcı hareketler, terör örgütleri ve partiler olarak tekrardan arzıendam etmişti.

Soğuk Savaş sırasında yabancı düşmanlığı ve Türk düşmanlığı üzerinden faaliyet gösteren bu gruplar Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle İslam, mülteci ve göçmen düşmanlığı üzerinden kitleleri harekete geçirmeye çalıştılar.

Solingen katliamı, NSU terör saldırıları, Hanuau terör saldırısı bunun bilenen örnekleri.

Amadeou Antonio Vakfına göre Soğuk Savaş sonrası dönemde Almanya’da 214 kişi aşırı sağcı teröristler tarafından katledilmiş.

Alman istihbaratının yayınladığı rakamlara göre bugün Almanya’da şiddet yanlısı 33.900 şahıs bulunmakta. Aşırı sağcı bu gruplar ve şahıslar 2021 yılında 20.221 adet şiddet eylemi gerçekleştirmiş. Yani Almanya’da her gün 55 aşırı sağcı saldırı gerçekleşiyor.  Bu saldırılar, Yahudileri, Müslümanları, yabancıları, göçmenleri ve mültecileri hedef alıyor.

Bütün bu resmi daha ilginç kılan husus ise Rusya’nın Alman aşırı sağı ile olan bağlantıları.

Rusya’nın Avrupa ülkeleri üzerindeki etkisini artırarak transatlantik ittifakı sarsmaya, bölgedeki varlığını güçlendirmeye ve buradaki siyasi konumunu genişletmeye çalıştığı artık bir sır değil.

Birçok Avrupa ülkesine yönelik uygulanmaya çalışılan bu politikanın esas olarak yoğunlaştırıldığı ülke ise Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki mücadelede tampon bölge görevi gören Almanya.

Soğuk Savaş sonrası dönemde bu yöntemlerin en dikkat çekenlerinden birisi de Rusya’nın “Avrupa’daki marjinal siyasi partileri” desteklemesi oldu.

Rusya özellikle birbirine tamamen zıt hatta düşman olarak nitelendirilebilecek Alman aşırı sol parti “Die Linke” ve aşırı sağ partiyi “Alternative für Deutschland”’ (AfD) destekleyerek Almanya’yı istikrarsızlaştırmayı hedeflemekte.

Burada ilginç olan husus ise uzunca bir süre Alman devletinin Rusya’nın bu faaliyetlerini bilmesine rağmen somut bir adım atmaktan kaçınmış olması.

Rusya Ukrayna savaşı çerçevesinde Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin geldiği noktada artık bu faaliyetlere göz yummanın zamanının geçtiği anlaşılıyor.

Son Reichsbürger operasyonu ve akabinde Batı medyasında darbe girişimi ile Rusya’yı ilişkilendiren haberleri bu çerçevede değerlendirmek gerekir.