Yedincisi masanın altında saklı 6’lı masa unsurlarının doğal olmayan birlikteliği çoklarınca eleştiri konusu edildi.

Her biri farklı bir anlayışa ve dünya görüşüne sahip bu partilerin nasıl oluyor da bu kadar uzun süre birlikte hareket ediyor olduğu soruldu mütemadiyen.

 *

Hiç kimse sağlıklı bir cevap veremiyor bu paradoksal olguya.

Bu ‘beş benzemezi’ aynı amaca yönelik hizmet ettiren saikın, ‘Erdoğan düşmanlığı’ şeklinde tefsir edildiğine tanık olduk genellikle.

Aslında bir yere kadar doğru bir tespit ama eksik.

 *

Neden eksik peki?

Şundan…

Bu tespitler, meseleyi başından değil de orta yerinden ele almak gibi bir handikapla malul…

Konuya ortadan girince de asıl özne gözlerden ırak kalıyor ve bu da yapılan tespitleri anlamsız ve isabetsiz hale getiriyor.

 *

Aslında bahse konu konsorsiyum sadece anılan partilerle sınırlı değil.

Bunlara, besleme/fondaş diye nitelediğimiz medya ve STK’lar ile işbirlikçi sermaye unsurları da dâhildir.

Gelişmelere bu bütünlük açısından bakıldığında mahut ‘nasıl oluyor da oluyor?’ sorusu bir kez daha kendini dayatıyor kaçınılmaz olarak.

 *

Bu sorunun bendeki cevabı çok eski…

Yaklaşık 4 yıldır bıkmadan usanmadan biteviye tekrar ediyorum bu cevabı.

‘Patron aynı ve emir yüksek yerden’ deyip duruyorum her vesile ile.

 *

Patronun, şimdiki Amerika başkanı Joe Biden olduğunu, henüz başkan seçilmeden önce ‘Erdoğan’ı indirmek için Türkiye’deki muhalif partileri ve unsurları destekleyeceklerini ve bunun için ne lazımsa yapacaklarını’ beyan ettiği konuşmayı hatırlatıyorum mütemadiyen.

Doğrusu mezkûr konsorsiyumun her bir unsuru da bu iddiamı kanıtlayacak bir yaklaşım serdediyorlar.

Son gelişmeler ise çarpıcı birer örneklik hükmünde.

 *

Ekrem İmamoğlu ekseninde yaşanan gelişmelere bakalım dilerseniz.

Birbirleri için söylenmedik söz bırakmadılar.

Kılıçdaroğlu’nun, “işimize kimse karışamaz” sözü çok açık bir biçimde “fitne yapma” anlamı taşıyordu ve cevap aynı açıklıkla geldi Akşener’den…

“Ahmak!”

 *

Bu suçlamanın ve hakaretin faili de mefulü de tartışılmayacak denli açık.

Lakin sözlü atışmanın ve hakaretlerin dışında ortada herhangi bir gelişme yok.

Sahi, birbirlerine en süfli hakaretleri yaptıkları halde neden kopamıyorlar?

Karakolda bitebilecek bu kavgalar, neden hâlâ parmak sallamanın ötesine geçemiyor?

Oysa tarihte, zikrettiğimiz sözlü saldırıların onda biri mesabesinde bile olmayan suçlamalar nedeniyle nice koalisyonların derakap bittiğinin mebzul miktarda örneği var.

 *

Soruların cevabını yukarıda verdim.

Patron böyle emretti ve onlar bu emre asla itaatsizlik edemezler!

Şundan hiç şüpheniz olmasın ki eğer birliktelikleri sonlandırılacaksa, bu da patronun emriyle olur ancak.

Bu yüzden her vesile ile “birbirlerine mahkûm ve mecburlar” diyoruz ya…