Uzun zamandır Meral Akşener ve İmamoğlu tarafından oynanan başarısız bir tiyatro var.

Niyeti bu kadar açık edilmiş tiyatronun hedefinde ise artık kuşku barındırmayan bir gerçeklikle Kılıçdaroğlu var.

Çok belli ki Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemiyor.

Bu sebeple de İmamoğlu faktörünü hep masanın ortasında “sıcak patates” bir konu olarak tutmaya devam ediyor.

Bu ciddi düelloda yenişemeyen Akşener ve Kılıçdaroğlu, düello alanını genişleterek tabanlarında oy(a)lamaya kadar işi taşımış oldular.

İYİ Parti, Ak Parti’den çaldığı rolle, “Yeter söz milletin” sloganının asıl muhatabının kim olduğunu da göstermiş oldu.  

Masadan taşan bu gerçek, işlerin ne kadar zor ve tıkanmış olduğunu gösteriyor; tabi “Seçim tarihini açıklayın ertesi gün adayımızı ilan ederiz” sözlerinin bir karşılığının olmadığını da gördük bu arada.

Erdoğan’ın adaylığının “hukuksuz” olduğu tartışmasıyla da zaman kazanarak bir süre daha oyalamayı deniyorlar şimdi de.

Hamle sırası kendisinde olan Akşener, Kılıçdaroğlu’nu genişlettiği zeminde tabanın oylarıyla yenebilecek mi?

Kılıçdaroğlu’nun karşı hamlesi ne olacak?

Zira bu zeminde Akşener, İmamoğlu ile sağlam salvolar yapıyor.

Biri masaya "halka soralım" kartını sunuyor, diğeri eş zamanlı olarak halkı kendi adına coşturmak için sahaya iniyor.

İmamoğlu bir yandan "Benim adayım Kılıçdaroğlu’dur” diyor, ama halk kendisini talep etsin diye yapmadığını da bırakmıyor.

“Ben demedim halk dedi" için çok uyanıkça bir uğraş veriyor, kendince...

Sahada birkaç bin kişilik ekibin de taşımalı olarak tiyatroda oynadığı iddia ediliyor; CHP Bursa teşkilat mensuplarının “slogan atanları daha önce hiç görmedik” sözleriyle deşifre olduğu üzere…

Kılıçdaroğlu bu tiyatrodan habersiz midir ya da fark etmiyor olabilir mi?

Hiç sanmıyorum.

Bu gerçeğe rağmen kendi belediye başkanına hükmedememesini, “demokrasiye ve fikirlere açık” ninnisiyle izah edebilir miyiz?

Hele de işin sonunda siyaseten bir hüsran varsa…  

Henüz aday belli değilken, saha startı da verilmemişken İmamoğlu kimi desteklemek üzere sahada olabilir?

Bunu anlamak için İmamoğlu’nun konuşma içeriğine bakmak yeterlidir?  

“Haysiyet meselem için bana yapılan haksızlığı anlatmak için buradayım” diyor ya…

Kaldı ki kendisini “aklama” çabasını seçildiği ilde vermeli; sorumluluğu sadece onlara karşıdır çünkü…

Tabi hakareti sabit birinin “haysiyet” derdi de ayrı bir garabettir; hakaret edilen yargı mensuplarının, dahası temsil ettikleri kurumun haysiyetinin hiçe sayıldığı ortadayken!

Ama İBB Başkanı olarak İstanbul ile çok alakalı olmadığı, niyetleriyle artık çok açık…

Vermek istedikleri mesajın tabandaki algısı da bütün niyetlerin açık ispatıdır!

Bu gerçeğe rağmen yöntemde ısrar, sahada ısrar sadece sözlerde gizlenmiş bir Kılıçdaroğlu’na operasyondur.

Siyasette her şey söylenmez.

O sebeple, söylenmeyeni duymak çok iyi bir analiz kabiliyeti gerektirir.

Onlar söylemese de biz işiteceğimizi işitiyor, göreceğimizi de görüyoruz.

Masanın dışına taşan entrikaları, kavgaları, çıkar hesaplarını ve ebette geleceğe endişe ile baktıracak diğerlerini…