Türkiye’nin yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğu tartışma götürmez bir gerçek.

Zira mevcut 1982 Anayasası silahların gölgesinde Türk halkına askerî rejim tarafından zorla kabul ettirilmiş olan bir anayasa…

Geçen kırk yıl içerisinde bu garabeti ortadan kaldırmak için Anayasamız 21 defa değiştirilmek zorunda kalındı. 

Bundan dolayı da mevcut Anayasa bugün âdeta bir yamalı bohçaya benziyor.

Cumhuriyetin 100. yılında Türk halkına ve Türk devletine yakışan sivil, demokratik ve temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan bir anayasadır.

Birçok badireler atlatan ve meşakkatli bir yoldan gelen Türk demokrasisi artık sivil bir anayasa yapacak olgunluğa erişmiş durumdadır.

Diğer taraftan cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye’yi küresel bir güce dönüştürecek olan Türkiye Yüzyılı büyük stratejisinin sivil bir anayasa olmadan gerçekleşmesinin zor olduğu ortadadır.

Aynı zamanda Türkiye gibi derin siyasi fay hatlarının üzerinde olan ve kutuplaşmış bir ülkede sivil bir anayasa yapmanın güçlüğü de açıkça meydandadır.

Bu meydan okuma ve zorluğa rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni sivil anayasa konusunda oldukça kararlı görünüyor.

Anlaşılan o ki meydan okumaları seven ve imkânsız denilenleri başarma konusunda tecrübeli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi kariyerini yeni bir sivil anayasa ile taçlandırmak istiyor.

Erdoğan’ın siyasi geçmişine, başarılarına ve Türk siyasi hayatındaki yerine baktığımızda her ne kadar zor olsa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle bir girişimi başarıya ulaştırmasının pekâlâ mümkün olduğunu söyleyebiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 2002 seçimleriyle başlayan süreçte altyapı yatırımlarının ötesinde Türk siyasi hayatını dönüştüren üç temel başarısının olduğunu görüyoruz.

Bunlardan birincisi ve belki de en önemlisi, uzun ve meşakkatli bir süreç sonunda askerî-sivil bürokratik vesayetin tüm kurumları ve yapılarıyla tasfiye edilerek sivil demokratik siyasetin önünün açılmış olmasıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikinci büyük başarısı ise dış mihraklar tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin büyüyüp güçlenmesini yavaşlatmak için âdeta bir fren mekanizması olarak dizayn edilen paralel devlet yapılanmasının tam anlamıyla tasfiye edilmesidir.

Nihayet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü büyük başarısı da geçmişte birçok başbakan ve cumhurbaşkanı tarafından dillendirilen başkanlık sistemini hayata geçirmiş olmasıdır. Böylece ne başkanlık ne de parlamenter sisteme benzeyen, âdeta düzgün işlememesi için kurulmuş olan ve vesayet odaklarına alan açan garabet hükûmet sisteminden Türkiye kurtulmuş oldu.

2000’li yılların başında bir siyaset bilimci, ‘Türkiye 2023 yılında bu üç alanda başarıya ulaşmış olacak’ deseydi pek az sayıda uzman böyle bir öngörüye katılırdı.

Buna rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan ortaya koyduğu vizyonla bu üç alanda da Türkiye’de büyük bir dönüşüme imza attı ve gerçekleştirdiği altyapı yatırımlarıyla yeni bir Türkiye inşa etti.

İşte tüm bu başarıları taçlandıracak olan sivil ve yeni bir anayasadır.

Türkiye Yüzyılı’na yakışan da budur.