Türkiye’nin mutfağı kaynıyorsa, emin olun sadece tencere değil mesele. Son günlerde yemek sipariş platformlarının aldığı komisyon oranları öyle bir tartışma yarattı ki, adeta ülkenin gizli gündemi haline geldi. Kimine göre “piyasanın tabiatı bu”, kimine göre “restoranın oksijeni kesiliyor.”
Bu sıcak gündemde meseleyi en doğru kişiden dinlemek için telefonla dostum, ağabeyim Ramazan Bingöl’le görüştüm.
Kendisine ilk sorum netti:
“Bu çıkış neden şimdi geldi? Bu sert açıklamaların arka planında ne var?”
Bingöl’ün sesi kararlı ama sakindi.
“Yunus kardeşim, biz kavga etmiyoruz; hakkaniyet istiyoruz” dedi.
Ana mesele şu:
Restoranların maliyet yükü tarihin en ağır dönemlerinden birini yaşıyor. Et, yağ, kira, personel, SGK… Zaten zor olan tablo, sipariş platformlarının %30–40’a kadar çıkan komisyonlarıyla tamamen kilitleniyor. Bingöl bunu şu sözlerle özetledi:
“Bu sistem böyle giderse işletmeler sadece çark dönsün diye çalışır hâle geliyor. Emekçinin, ustanın, işletmecinin kârı yok.”
Ardından bu çıkışın neden bu kadar yüksek perdeden geldiğini sordum.
Cevabı gayet açık ve sitemkârdı:
“Yıllardır söyledik Yunus. ‘Komisyonları makul seviyeye çekin’ dedik. Hiçbirinde karşılık bulmadık. Artık bu sektörün sesini birinin güçlü bir şekilde duyurması gerekiyordu.”
Sonra kritik bir noktaya geldi:
“Ben tek başıma konuşmuyorum. Arkamda yüz binlerce işletme var. Bu komisyonlar böyle giderse hem restoran hem müşteri yorulur. Bu iş sürdürülebilir değil.”
Görüşmede tüketici cephesindeki eleştiriyi de açtım:
“Kimi diyor ki komisyon düşse bile restoran fiyat düşürmez…”
Bu iddiaya cevabı netti:
“Komisyonlar makul seviyeye inse, biz de menü fiyatlarında %10–20 gevşemeye gideriz. Çünkü bu işin özü müşteriyi korumaktır.”
Bingöl meseleyi sadece ekonomik değil, piyasa adaletinin bozulması olarak okuyor.
Platformların sağladığı teknoloji, trafik ve lojistik değerini inkâr etmiyor; hatta “Kimseye düşman değiliz” diye özellikle belirtiyor.
Ama durduğu yer belli:
“Bu iş ortaklıksa, yük paylaşımı da adil olacak.”
Bugün bazı işletmeler platformda görünür kalabilmek için zararına satış yapıyor.
Bazıları dükkândaki fiyatı artırmak zorunda kalıyor.
Bir tarafın maliyeti azalırken diğer tarafın nefesi kesiliyorsa, bu ticaret değil; dengesi bozulmuş bir ekosistemdir.
Görüşmemizin sonunda Ramazan Bingöl’ün söylediği cümle, tartışmanın anahtarı niteliğindeydi:
“Yunus, biz kavga etmiyoruz; sektörü yaşatmaya çalışıyoruz.”
Ve işin özü şu:
Bu mesele sadece restoranların değil; tüketicinin, esnafın ve Türkiye’nin ticaret yapısının meselesi. Dijital çağın hızlı büyüyen platform ekonomisi artık kendi düzenleme ihtiyacını bağırarak ortaya koyuyor.
Ve belli ki, restoranları temsil eden Ramazan Bingöl bu masayı devirmeye değil, yeniden kurmaya niyetli.