Bizim insanımız her türlü zorlukla mücadele etmesini bilir. Depremde, yangında, sel felaketlerinde, savaşta ve ekonomik sıkıntılarda her zorluğa göğüs gerer.

Ancak bu zorluklarla mücadele ederken içinden şunları da geçirir:

  • Deprem yönetmeliğine uygun yapılmamış evlerle ilgili belediyelerce kentsel dönüşüm neden hızla yapılmıyor?
  • Yangınların önlenmesi için gerekli olağanüstü güvenlik tedbirleri neden alınmıyor?
  • Yangına sebep olanlara, ormanı kirletenlere ve ormanda ateş yakanlara gerekli yaptırımlar neden uygulanmıyor?
  • Dere yataklarına yapılan evlere kim, neden izin veriyor?
  • Millete, küçük esnafa, asgari ücretliye, emeklilere kemer sıkmayı öğretenler, neden üst düzey israfa göz yumuyor?

· Devletin bakanlıklarında, bürokraside ve diğer kurumlarda israf had safhada iken zorluklara göğüs germe işi kusura bakmayın da “yük olur” artık milletin sırtında…

Bu millet: “Deprem oldu, asrın felaketi yaşandı. Aman evsizlere evler yapılsın da biz hemen rahata ermesek de olur,” der. Deprem konutlarını yapan devletine teşekkür eder, yapanları alkışlar; bunda sorun yoktur.

Ancak, zenginlere iltimas geçilirken, onların vergileri affedilirken; küçük esnafın nefes alamaması, emeklilerin ve asgari ücretlilerin maaşlarına iyileştirme yapılmaması vicdanları yaralar.

Üst düzey bürokratlara yapılan seyyanen zammın geri çekildiği haberi geldi de herkes rahatladı. Bu zam, Cumhurbaşkanımıza yapılan bir operasyon muydu, yoksa bir öngörüsüzlük müydü? Bu sorunun cevabının verilmesi şarttır.

Nitelikli bürokratların özel sektöre kaçışına engel olmak için böyle bir iyileştirme yapıldığı söyleniyor; oysa bizde nitelikli insan bitmez, gidenin yeri doldurulur, kimse vazgeçilmez değildir.

Bakın, yöneticiler her konuda adil olmazsa işler sarpa sarar.

Garibanın çocuğu cephede savaşırken, zenginin çocuğu cephe gerisinde sefa sürerse milletin cephede hevesi kaçar.

Millete yük yüklerken, milletin sırtından geçinenlere de yük yükleyin ki, milletin siniri bozulmasın