Bilindiği gibi, doğamız ve iklimimiz sürekli değişiyor ve bu değişiklikler bazen daha belirgin hale geliyor. Özellikle son günlerde Türkiye'nin bazı bölgelerinde gözlemlediğimiz toz taşınımı ve mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklık artışı, doğanın bize verdiği bu sinyallerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Kuzey Afrika'dan kaynaklanan toz taşınımı, özellikle Güneydoğu, Marmara ve Ege bölgelerini etkisi altına aldı. Hava tahmin uzmanları, bu etkinin hafif düzeyde kalmasını bekliyorlar ancak bu, doğamızın ve iklimimizin karmaşıklığını anlamamıza yardımcı olan bir örnek aslında.

Uzmanlara göre, Güneydoğu Anadolu'nun güneyinde, Suriye ve Irak sınır bölgelerinde toz taşınımı iki gün daha devam edecek gibi görünüyor. Kuzey Afrika'dan gelen bu tozlar, Akdeniz'i geçerek Yunanistan'a ve Türkiye'nin kıyı Ege ve Marmara bölgelerini etkilemeye devam edecek.

Bir diğer altı çizilecek husus ise sıcaklık artışı. Ülke genelinde hava sıcaklıkları, mevsim normallerinin dört ila altı derece üzerinde seyrediyor. Özellikle güney bölgelerde sıcaklıklardaki bu artış, dikkat çekici boyutta.

Peki, bu hava olayları ile iklim değişikliği arasında bir bağlantı var mı? İklim bilimciler, uzun vadeli iklim değişikliklerinin yerel hava olaylarını etkileyebileceğini ve bu tür hava olaylarının sıklaşabileceğini söylüyorlar. Özellikle toz taşınımı gibi doğa olayları ve aşırı sıcaklıklar, iklim değişikliği ile bağlantılı olarak daha sık yaşanabilir.

Türkiye gibi etrafı denizlerle çevrili ülkeler, iklim değişikliğinin etkilerini daha fazla hissedebilirler. Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyı bölgelerinde erozyona yol açabilir ve tuzluluk seviyelerinin artmasına neden olabilir. Bu da tarımı ve su kaynaklarını olumsuz etkileyebilir hatta etkiliyor bile. İklim değişikliği aynı zamanda kuraklık dönemlerinin daha sık ve şiddetli hale gelmesine sebep olabilir ve bu da su kaynaklarının azalmasına ve susuzluk sorunlarının artmasına imkân tanıyabilir; tüm bunlar, bir taraftan da ne yazık ki gerçekleşmiş durumda.

Bugün ise İstanbul için su kıtlığı tehdidi kapımızı çalıyor. İstanbul'a su sağlayan barajların yüzey alanının geçen yıla göre yüzde 18 küçüldüğü tespit edildi. İstanbul'da yaşayan birçoğumuza suyu daha verimli kullanma çağrıları artık SMS ile geliyor. Doğada bir su döngüsü olsa da her zaman aynı miktar ve kalitede su maalesef toprağa geri dönmüyor. Tabiatın parçası olan her şeye karşı belki de daha fazla sorumluluk almamız gereken bir dönemdeyiz. Bu anlamda günlük hayatta su kullanımı konusunda bilinçlenmeye çalışarak bir adım atabilir, su tasarrufu meselesini ciddiye alarak ve kullandığımız su miktarını azaltarak kaynaklarımızı daha iyi koruyabiliriz. Unutmayalım ki su tasarrufu, kuraklığın ve su kıtlığının etkilerini minimum seviyeye indirmek için en uygun maliyetli ve en çevreci yoldur.