Cumhurbaşkanı'nın yeni ve özgürlükçü bir anayasa yapma çağrısı üzerinden başlayan kutuplaşma tartışması pek çok kişinin eteğindeki taşları dökmesine vesile oldu. 1980 darbesinin ürünü olan mevcut anayasadan toplumun tüm kesimleri rahatsız. Fakat ne zaman konu gündeme gelse, "demokrasiyi ve özgürlükleri" diline dolayan pek çok kişi ipe un seriyor. Demek ki dertleri başka.

Mevcut TBMM'nin bir anayasa yapamayacağını, iktidarın talebinin ise aslında dindar-laik çatışmasını alevlendirerek, kitlesini konsolide etmek olduğunu iddia edenlerin nasıl çarpık bir niyet okuması yaptıklarını söylemeye gerek yok.

Neden Meclis yeni bir anayasa yapamasın? TBMM'nin asli vazifesi yasama faaliyeti değil mi? Üstelik yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle yürütme ve yasama faaliyetleri bütünüyle birbirinden ayrılıp, Meclis'in yasama ve denetleme görevi daha da güçlendirilmişken? Ak Parti ve MHP tek başlarına anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olmadığına göre, muhalefetin önerilerinin dikkate alındığı bir anayasa daha katılımcı olmaz mı? Öyleyse bu ayak diremek niye?

***

Halkı, tercihlerinden ve değerlerinden dolayı sürekli aşağılayanların, uzunca bir süredir iktidar olamadıkları için "kutuplaştıklarını" iddia etmelerini anlayabiliyoruz. Çünkü, iktidarlarını darbelere borçlu olanlar, yıllarca kendilerinden başkasına asla hayat hakkı tanımadıkları için kutbun diğer tarafındaki "millet"i görmüyorlardı. Ne var ki, artık görünüyoruz. Fakat, siyasi hayatlarını Ak Parti'ye borçlu olan "yeni muhaliflerin" dilinde, bu kutuplaştırma söylemi çok eğreti duruyor.

Ak Parti'den kopanların buluşma adresi Karar'da yazan Mehmet Ocaktan onlardan sadece biri. Ona göre hükümet, "ihdas ettiği Türk tipi rejime rağmen" nihai zafere ulaşamadığı için çok tehlikeli olarak gördüğü bu yeni anayasa teklifi ile geliyor. Üstelik yeni anayasanın içeriği hakkında tek bir bilgiye dahi sahip olmadığını ikrar ederken, Ali Babacan'la görüştükten sonra peşinen "tepeden inmeci ve dayatmacı" olduğuna kanaat getiriyor.

Yeni anayasanın ne getireceğini bilmiyoruz fakat, eski Ak Parti Milletvekili Ocaktan'ın tepeden inme konusunda ciddi bir tecrübesi olduğunu biliyoruz. Kendisi yeni tutulduğu bu demokratik sanrılarından önce TMSF tarafından borçları yüzünden el konulan Akşam Gazetesi'ne tepeden inmiş; ilk olarak da şimdiki refiki İsmail Küçükkaya'nın işine son vermişti.

***

Yeni anayasanın "kurucu bir meclis" olmadan yapılamayacağını iddia edenler, darbe anayasasıyla yaşamaya pek hevesli olabilirler. Fakat, bu kişilere göre "kurucu olmak için" seçimler yeterli olmadığına göre yeni bir darbe mi gerekiyor?

Ülkede laik-dindar gerilimini, dini özgürlüklerin alanını genişleterek büyük oranda kaldırmış bir iktidar varken, sahte gerilimler icat ederek muhalefet yapmak Ak Parti'den düşenlerin yeni vazifesi sanırım. Fakat Sözcü Gazetesi yazarı Ayşe Sucu gibi laiklik taraftarlığı konusunda öncü isimlerin dahi İslamcılık eleştiri adı altında dindarların hedefe konulmasını şiddetle eleştirdiği bir vasatta Kararcıların işi zor.