Kıymetli dostlar;

Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Kadir Suresi 1. ve 5. ayetlerde şöyle buyuruyor: “Şüphesiz biz o Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir gecesi nedir bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler ve ruh Rabbinin emriyle her bir iş için veya her bir kişi için inerler de inerler. O gece tan yeri ağarıncaya kadar selam ve esenliktir.”

Kadir gecesi geçmişte işlenen günahların bağışlanması için büyük fırsatlardan birisidir. Ebû Hüreyre Radıyallahuanh’dan rivayet edildiğine göre Nebî (sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu: “Faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’ni değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.”

Bu vesile ile Cenab-ı Allah yaptığımız ve yapacağımız ibadetleri kabul etsin, bizleri Kadir Gecesi’ni hakkı ile değerlendiren kullardan eylesin. Ömrümüzün bir muhasebesini yapabilmek ve hayatımızı helal-haram sınırlarını gözeterek bir istikamet çizebilmek duası ile…

Geçtiğimiz hafta sizlerle Ya Vedud Hazretleri huzurunda dua ile başladığımız yolculuğumuzu Kar Yağdı Tepesi’nde dünyanın tek cellât mezarlarını ziyaret ederek yine bitirmiştik. Bugün sizlerle bu mübarek günlerde gitmeyi hasretle beklediğimiz bir an önce şu günler geçse de huzurunda el açıp dua etsek dediğimiz Mihmandar-ı Nebi Ebu Eyyub El Ensari Hazretleri’ni ve onun komşularını tanıyacağız.

Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesi

İlk durağımız Eyüp Sultan Hazretleri’nin türbesi olacak. Eyüp Sultan Hz.lerinin asıl ismi Ebû Eyyûb Hâlid b. Zeyd b. Küleyb el-Ensârî’dir.  Hicretten iki yıl kadar önce II. Akabe biatına katılmış ve hanımı ile birlikte Müslüman olmuştur.  Hicretten sonra Efendimizi (s.a.v) evinde yaklaşık yedi ay kadar misafir etmesinden dolayı kendisine Mihmandar-ı Nebi denmektedir. Ensar ve Muhacir kardeş ilan edildiğinde kendisi Mus’ab bin Umeyr Hazretleri ile kardeş ilan edilmiştir. Bedir’de, Hudeybiye ’de, Mekke’nin Fethinde bulunmuş bu mübarek sahabe aynı zamanda Efendimiz’in (s.a.v) vahiy kâtipliğini de yapmıştır.

Dört Halife Zamanında insanların dini meseleler hakkında fikir aldıkları bir insan olarak her hali ile insanlara örnek olmuş diğer sahabeleri de bu konuda devamlı uyarmıştır. Yine bu dönemde Suriye, Filistin, Mısır ve Kıbrıs seferlerine gönüllü olarak katılmıştır. İlerlemiş yaşına rağmen (93) Efendimiz ‘in  (s.a.v) (“ ” لَتُـفْتَحَنَّ  الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ  الْأَمِيرُ  أَمِيرُهَا،  وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ  ذَلِكَ  الْجَيْش“Letüftehanne’l Kostantıniyyete, ve le ni’melemrüzâlike’lemr, ve le ni’melceyşüzâlike’lceyş”, “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”) övgüsüne nail olabilmek adına katıldığı İstanbul kuşatmasında rahatsızlanmış ve “ Beni elinizden geldiği kadar surlara yakın bir yere götürün ve oraya defnedin. Zira Resulullah’tan (s.a.v) “Konstantiniye surlarının dibinde salih bir kimse defnolunacaktır. Dediğini işittim. Umarım ki o salih kimse ben olayım.” vasiyeti üzerine surların dibine defnedilmiştir.

Türbenin bugünkü yeri Cennet Mekân Fatih Sultan Muhammed Han Hz.lerinin hocası Akşemseddin Hz.leri tarafından İstanbul’un kutlu fethi esnasında bulunmuştur.  Uzun bir süredir surlara yakın bir yere nur indiğini gören Akşemseddin Hz.lerinin gösterdiği yer kazıldığında “Hazza Kabru Ebi Eyyub”, “Burası Ebu Eyyub El Ensari’nin Kabri’dir” yazan bir taş bulunur veTürbe, İstanbul’un Fatihi, Peygamber övgüsüne nail olan kutlu komutan Fatih Sultan Muhammed Han Hazretleri tarafından buraya yaptırılır. Bundan sonra da her padişah buraya ihtimam gösterip ilaveler yaptırdı. Ancak türbenin ön tarafına Sultan I. Ahmet tarafından ziyaret duvarı yaptırıldıktan sonra Sultan Fatih döneminde yapılan asıl türbe içeride kaldı. 1613’te yapılan bu duvar sayesinde yaşanan izdihamların da önüne geçilmişti.

Mihmandarın yanında bir türbedar

Türbeden içeriye girdiğiniz de sağ üstte görülen çerçeveli levha Sultan II. Mahmut’un hat üstadı Mustafa Rakım Efendi tarafından celi sülüsle yazılmış Eyüp El Ensari Hz. tarafından Peygamber Efendimizden (s.a.v) rivayet edilen bir hadis-i şerifle birlikte aynı duvarda Besmele-i Şerif ve Tevbe Suresinden ayetler yer almaktadır.

Eyüp Sultan Hz.lerinin hemen yanında bulunan Nişancı Ahmet Paşa’nın kabri ile karşılaşırız her defasında bir iç çekerim bu ne güzel bir nasiptir Ya Rab Efendimizin mihmandarına komşu eylemişsin oda yetmemiş aynı türbenin içinde yer vermişsin… Normalde Fatih Sultan Mehmet’in yaptırdığı kabrin dışında kalan kabir Sultan I. Ahmet zamanında ziyaret duvarının yapılması ile türbenin içinde kalmıştır.

Sultan II. Abdülhamid Han’ın bizzat yaptığı kapı

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ayak izine Kadem-i şerif denir. Türbeye girildiğinde hemen sol taraftaki duvarda bir Kadem-i şerif görülür. Bunun yanında Kadem-i şeriflerin en önemlisi Kudüs’te Kubbetü’s-sahra’deki kaya üzerinde olanıdır; bu izin mi’racdan kaldığı söylenir. Payitahtta ise Eyüp sultan Hz.lerinin türbesi dışında mutlaka ziyaret edilmesi gereken 3 yerde daha Kadem-i şerif yer almaktadır. Buralar Topkapı Sarayı, (Hırka-i saadet Dairesi), I. Abdülhamid Türbesi ve III. Mustafa türbesidir.

Türbenin Bronzdan olan ana giriş kapısı Sultan I. Abdülhamid’in emri ile yapılmıştır. Türbenin iç kısmına açılan el işçiliği ile hayran kalacağınız küçük sedef kakma kapıları marangozluğu ile de ün yapmış olan 34. Osmanlı Padişahı ve 113. İslam Halifesi Cennet Mekân Sultan II. Abdülhamid Han bizzat kendisi yapmış ve türbeye hediye etmiştir. Bu kapının hemen iç kışında yer alan dolapların kapaklarında da Sultan II. Abdülhamid’in tuğrası görülmektedir.

Adet olunduğu üzere Kâbe’nin örtüsü her sene değiştirilmekte, eski örtü ise mukaddes mekânlarda değerlendirilmekteydi. II. Mahmut döneminde değiştirilen Kâbe örtüsü Eyüp sultan Hz.lerinin türbesine getirilmiş ve türbenin kapısının üzerinde yer alan perdesi de Kâbe örtüsünden yapılmıştır.

Adile Sultan itikâf odası

Adile Sultan İtikâf odasına geçmeden önce Mahfiruz Hatice Sultan Cüzhanesine geçeceğiz. Türbeden dışarıya uzanan uzun koridorun sol kenarından küçük bir kapı ile geçilen bir cep odadan ibarettir. Sultan Genç Osman’ın annesi Mahrifuze Kadın (1590 -1620), burada devamlı Kur’an okunsun ve hatimler indirilsin diye vakfetmiştir.

Cüzhaneye girilen bu kapı ayrıca içinde; Semiz Ali Paşa, Gürcü Mehmet Paşa ve Canfeda Kadın vb. birçok zatın metfun bulunduğu hazireye açılmaktadır.

Adile Sultan, 30. Osmanlı Padişahı II. Mahmud ve Zernigar Sultan’ın kızıdır. Sultan Abdülmecit’in ise kız kardeşidir. Adile Sultan, Sarayda çok iyi bir eğitim görmüş, daha sonra da 1845 yılında Kaptan-ı Derya ve sadrazam Mehmet Ali Paşa ile evlenmiştir. Düğünleri 19’ncu yüzyılın en muhteşem düğünü olarak tarih sayfalarına geçmiştir.

Adile Sultan’ın birçok önemli özelliği yanında Eyüp Sultan Türbesinin içinde yer alan İtikâf Odasını onartması ve kendisi de uzun yıllar Ramazan Ayının son 10 gününü burada itikâfta geçirmesi ile hafızalara kazanmıştır.

Yardımseverliği ile İstanbul halkının gönlüne taht kuran Adile Sultan’ın türbesi Padişahların deniz yoluyla Eyüp Sultan Hazretleri’ne geldiklerinde saltanat kayığından indikleri yer olan Bostan İskelesi’nin karşısında yer alan Bostan iskelesi Sokağı’nın nihayetinde, Hüsrev Paşa Türbesi’nin sol tarafında ve Hüsrev Paşa Kütüphanesi’nin karşısındadır.

Beşir Ağa kabri ve sebili

Afrika kökenli Osmanlı Devlet Adamlarından olan Beşir Ağa (1657-1746) Topkapı Sarayı Harem’inde Darüssade Ağalığı yanında Kahire, Mekke ve Medine’de yöneticilik de yapmıştır. Son derece hayırsever ve alim bir kişidir. Eyüp Nişanca’daki Medresesi, Gülhane’deki Cami ve Tekkesi, Topkapı Sarayı içindeki camisi başlıca hayır eserleridir. Bugün Eyüp’te, Eyüp Sultan Türbesi’nin yanında, kapı kenarındaki Türbe Sebil yapısının içinde medfundur. Sebilin bir yüzü dış avluya bakmaktadır.

Tarihi çınar

Rivayetlere göre İstanbul’un Fethinde Akşemseddin Hazretlerinin bir gece Eyüp Sultan’ın kabrini bulmak üzere bu mevkiye gelerek, işaret olmak üzere diktiği çınar sopasının bugünkü çınara dönüşmüş şeklidir.

Binek taşı

Cülüs yolu üzerinde bulunan bu taş, padişahların Eyüp Sultan’ın huzuruna Taklid-i Seyf merasimi için uğradıklarında kullandıkları bir binek taşıdır. Taklid-i Seyf merasimi, Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesiyle birlikte, Fatih Sultan Mehmed Han’dan, Sultan Vahdeddin’e kadar bütün padişahların riayet ettiği bir gelenek olarak yaşamıştır. Sultanlar kılıçlarını burada kuşanmışlardır.

Gazi Ethem Paşa kabri

Türbe çıkışında piramidal yapıda bir mezar dikkatimizi çeker bu mezar Gazi Ethem Paşa’nın kabridir. Gazi Ethem Paşa (1844-1909) Sultan 2. Abdülhamid Han dönemi Ordu Komutanlığı yapmış ve Yunan Harbi ile meşhur olmuştur. Yeni kurulan Yunan devletinin devamlı Osmanlı topraklarını tacizi ve Girit’e saldırmaları üzerine başlayan Yunan Harbinde Rumları hezimete uğratmıştır.

Sultanu’ş Şuara: Necip Fazıl Kısakürek

“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…

Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber?

Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!

Ölümüde öldüren Rabbe secdeler olsun!”

25 Mayıs 1983, Türk Edebiyat Tarihinde Baki’den sonra ikinci “Sultanu’ş Şuara” (Şairlerin Sultanı) unvanına sahip,  Abdülbaki Fazıl Bey ile Mediha Hanım’ın çocukları Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in vefatı. Geçtiğimiz Pazartesi günü Üstadın vefatının 37. sene-i devriyesi idi.

Üstadın kabri bugün bizim ziyaret güzergâhımızda, Eyüp Sultan Mezarlığı’nda Eyüp Sultan Türbesinden İdris-i Bitlisi Tepesine ( her ne kadar günümüzde Pierre Loti Tepesi olarak bilinse de ) çıkan dar yürüme yolunun hemen sol tarafında kalıyor.  Sade bir kabri var üstadın. Ayakucunda imzasının yer aldığı bir ayakucu taşı ve duvara çakılmış isminin bulunduğu küçük mermer taştan tanıyoruz kabrini.

Bu vesile ile büyük dava adamı Üstad Necip Fazıl Kısakürek’i rahmet, minnet ve dua ile anıyor ve bir müjdesini tekrar hatırlatmak istiyorum. Şöyle diyordu Üstad;

“Gençler! Bugün mü yarın mı bilmem ama Ayasofya açılacak…”

İnşallah duaya Amin diyerek devam ediyoruz ziyaretlerimize…

İstanbul’un en büyük mezar taşı

Kalenderhane Caddesi üzerinde, Eyüp Sultan Camii kıble yönüne göre meydanın hemen sağ tarafında Saçlı Abdülkadir Efendi Tekkesi ve Kabri yer alır.  Burası Kanuni Sultan Süleyman döneminde bir yıl Şeyhülislamlık yapan Abdülkadir Efendi tarafından 944 (1537) tarihinde vefat eden babası, Sivasi Tekkesi Şeyhi Abdürrahim Efendi’nin kabri üzerine inşa edilen Kadiri Tekkesi’dir. Daha sonra Şabanilik ve Rıfailik’e hizmet veren Tekke, 1925 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasını içeren kanunla birlikte kapatılmış ve bir süre sonra kullanılmaz hâle gelmiştir.

Günümüzde Saçlı Abdülkadir Camii olarak bildiğimiz yerŞeyhü’l-İslâm Hoca Sa’düddîn Efendi tarafından 16 yy. sonlarına doğru “Dar’ül-Kurra” olarak yaptırılmıştır. Daha sonra oğlu Şeyhü’l-İslâm Hacı Mehmed Es’ad tarafından daha önceki yazılarımızda kabrinin birçok özelliğinden bahsettiğimiz Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli Hz.lerine tekke olarak tahsis edilmiştir.

Hilafeti Osmanlı devletine getiren Yavuz Sultan Selim’in en yakın dostu, nedimi, sohbet arkadaşı Hasancan’ın oğlu Şeyhü’l-İslâm Hoca Sa’düddîn Efendi’nin kabri de burada, mescit girişinden girdiğimizde hemen sol tarafta bulunmaktadır.

Şeyhü’l-İslâm Hoca Sa’düddîn Efendi III. Murat ve III. Mehmet dönemlerinde iç ve dış siyasette oldukça önemli görevler üstlenmiş bir ilim ve devlet adamıdır. Özellikle Haçova Savaşında padişah ve sadrazamla birlikte ordunun merkezinde yer alarak savaşın yönetilmesinde büyük rol oynamıştır.  Savaşın ikinci günü Osmanlı orduları dağılmaya başlayınca Macar orduları Osmanlı hazinesinin bulunduğu kadar ilerleyerek sancaklarını diktiler. Sadrazam İbrahim Paşa panikleyerek padişahın derhal kaçırılması için hazırlıklara başladı ancak Hoca Sa’düddîn Efendi buna karşı çıktı. Kutsal Emanetlerden Hırka-ı Saadet’i, Peygamber Efendimizin hırkasını Padişah III. Mehmet’e giydirerek padişahın yerinde kalmasını ve savaşın kazanılmasını sağladı.

Tacü’t-tevarihadlı tarih kitabıyla, babası Hasancan’dan dinlediği Sultan Selim hatıralarını kaleme aldığı bir de Selimname adlı eseri bulunmaktadır.

Mezarının en önemli özelliği ise mezar taşının göz kamaştırıcı büyüklüğüdür.  Silindir şeklindeki taşın baş tacı ve iç yüzünde yer alan Kelime-i Şahadet celi sülüs hatla ve Arapça olarak yazılmıştır.

Bir uzay bilimci Ali Kuşçu

Semerkant’ta dünyaya gelen ünlü düşünür, uzay bilimci Ali Kuşçu’nun kabri hemen Eyüp Sultan Hz.lerinin türbesinin arka tarafında yer almaktadır. Kabrin girişi Cennet Mekân II. Abdülhamid Han zamanında ordu komutanlığı yapmış Yunan Harbi ile meşhur olmuş Gazi Ethem Paşa’nın kabrinin hemen yanındadır.

Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından Sultan Fatih ile arasındaki ihtilafları çözmek için görevlendirilen Ali Kuşçu, Payitahtta derin bir hürmet ve saygı ile karşılanır. Fatih Sultan Muhammed Han Hazretleri bilgisi hayran kaldığı Ali kuşçu ile birlikte çalışmak ister ve bir süre sonra bu isteğine nail olur. Devletin en önemli ilmi görevlerinden biri olan Ayasofya Medresesi Müderrisliğine getirilir. Matematik, astronomi, fıkıh, kelam usulü, gramer ve dil konularında on beşin üzerinde eser veren Kuşçu bu dönemde ayrıca Molla Hüsrev ile birlikte Fatih Sultan Muhammed Han tarafından kurulan Sahn-ı Seman Medreselerinin (İstanbul Üniversitesi) ilk programını oluşturan ve uygulayan kişidir.  Bunun yanında İstanbul’un enlem ve boylam hesabının yanlış hesaplandığını tespit etmiş ve İstanbul’un enlem boylam hesabını da yeniden yapmıştır.

Ali Kuşçu’nun Eyüp Sultan Türbesi’nde yer alan kabri uzun yıllar muhafaza edilmesine rağmen Türk –İslam tarihine hizmet eden birçok önemli şahsiyetin mezarının başına geldiği gibi Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir ara kaybolmuştur.

Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa

“Hayatım boyunca çok gezdim, her gittiğim yere eser verdim, hiç dünya malı biriktirmedim”

Lala Mustafa Paşa Türbesi Eyüp sultan Camii iç avlusunun Bostan İskelesine açılan kapısının sol tarafındadır. Dört sütun üzerine tek kubbeden oluşan türbe Paşa’nın vefatından bir süre önce Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş 7 Ağustos 1580 de vefat ettiğinde buraya defnedilmiştir.

Rivayet odur ki;

Ölmeden 17 gün önce öleceği günü söylemiştir. Kabrinin Eyüp Camii iç avlusunda olmasını arzu ederek yerini göstermiş ve türbesinin bugünkü yerine inşa edilmesini istemiştir.

Yine başka bir rivayette;

Kars’ta medfun olan Hz. Harakani O’nun rüyasına girerek yüzyıllardır saklı olan kabrinin bulunmasını isteyecek, Lala Mustafa Paşa’nın göstermesi ile kabir ortaya çıkacaktır.

Lala Mustafa Paşa Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim döneminde vezirlik yapmıştır. Sokullu sülalesinden olan Paşa aynı zamanda Deli Hüsrev Paşa’nın da kardeşidir. Askeri başarılarının yanında ülkenin dört bir tarafına yaptırdığı hayır eserleri ile de ün yapmış halkın gönlünü kazanmıştır. Erzurum’da cami, Şam’da Lala Paşa Hanı Hamamı ve Tekkesi, Şam civarında Kanaytira’da cami ve imaret, Lefkoşe’de Ömer Camii’ne mahsus birçok vakıf, İlgin’de bir cami, bedesten, kervansaray, Mekke ve Medine’de birçok hayratı bunlara örnek olarak verebiliriz.

Lahit mezar taşı üzerine kazım tekniği ile sülüs hat kullanılarak yazılmış kitabesinde;

Ruhiçun Fatiha

Ey sual idüb bu meşhed sahibin bunda gelüb

Fatih-i Kıbrıs alandır bu güzin-i gaziyan

Nice bir sedar olup açdı acem iklimini

Akibet kıldı cihanda azm-i ukbavird-i can

Rihletin gördük de bülbülü tarihin didi

Mustafa paşayı eyleye huda cennet-i mekân

Sene: H.988 1580 M.

Yazmaktadır…

Ebussuud Efendi kabri

Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin kabri, Eyüp Meydanı’nda, Camii Kebir Caddesi üzerinde, Saçlı AbdülkâdirEfendi Camiinin ön tarafında ve Sokullu Mehmed Paşa Türbesinin sol tarafında bulunmaktadır.

Ebussuud Efendi, bazı farklı iddialar ortaya atılsa da 30 Aralık 1490 tarihinde Çorum’un İskilip ilçesinde doğmuştur. II. Bayezid’in öğretmenlerinden Bayrami tarikatı Şeyhi Şeyh Yavsi Hz.lerinin oğludur. Aynı zamanda anne tarafından Ali Kuşçu’nun torunudur.

Kanuni Sultan Süleyman ve II. Selim döneminde Şeyhülislamlık yapmış verdiği fetvalar ve ilmiye sınıfına yetiştirdiği âlimler ile nam kazanmıştır.

Sultan ve Karınca

Kanuni Sultan Süleyman, devlet işlerinden arta kalan vakitte Topkapı Sarayının bahçesinde ağaç yetiştirirdi. Bir gün yetiştirdiği meyve ağaçlarını karıncaların sardığını gördü. Karıncaların sardığı ağacın kesilip kesilmemesi hususunu ŞeyhülislâmEbussuud Efendi’ye sordu. Muhibbi mahlası ile yazdığı şiirleri dillere destan olan kudretli sultan şöyle yazdı tezkireye;

“Dırahta ger ziyan etse karınca,

Günahı var mıdır ânı kırınca?”

(Eğer karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı var mıdır?)

Ebussuud Efendi, pek tabii Padişaha hoş görünmek için, karıncanın ölmesinden ne olur padişahım, diyebilirdi, fakat o suale aynı derecede büyük bir incelik ile cevap verdi…

“Yarın Hakk’ın divanına varınca,

Süleyman’dan hakkın alır karınca.”

Selam ve dua ile…